Kendime "O kadar okudun, izledin, konuştun biraz da yaz bakalım" diyerek başladım blog yazmaya bundan tam 2 yıl önce.
Yeri geldi günde 2-3 yazı yazdım.
Saçmaladım bazen, aptal aptal konuştum burda. Resmen zırvaladım.
Geyik yaptım, absürtlüğün dibine vurdum.
Kızdım, isyan ettim, kustum yeri geldi.
Hepsi içimden gelenler, içimden geçenlerdi.
Bazense içimden hiç bir şey yazmak gelmedi, yazmadım ben de.
Sanırım o yüzden sevenler çok sevdi, nefret edenlerse gördüğü yerde tekme tokat dalmak istedi bana.
Çünkü rol yaparken, nabza göre şerbet verirken çoğunluk, ben sanırım hayatta kendimle ilgili en gurur duyduğum şey olan "kendim olmayı" başarabilmiştim burda da.
Daha başında kendime lafı koymuştum hatta "Her şeyi bilmiyon oğlum, her şeyi bildiğini sanıyon, Allah'ın her boku bilen adamı seni" diyerek. Hoş, onu da anlayamayanlar vardı ya olsun.
Zaten her şeyi bilsen ne olacaktı ki? Bak mutsuzdun bak sinirleniyordun, üzülüyordun bildiklerine, gördüklerine duyduklarına.
Bazen yanlış anlaşılıp kendimi anlatmaya çalıştım satırlarca. "Ya bana öyle diyorsunuz da vallahi bak öyle değilim ya onu siz yanlış anladınız yapmayın etmeyin" diye çırpındım. Sonra sıkıldım ondan da. Baktım anlayan zaten anlıyor e anlamayan da zaten anlayamayacak sadece döktüm içimdekileri. Anlayan zaten anladı, anlamayan zaten anlamayacaktı.
Bi ara sapıttım.
"Vay be bana bak resmen röportaj falan yapılıyor benimle, kitap teklifi falan alıyorum" dedim. Ama inanın kısa sürdü. Sonra kendime ayarı da kendim verdim.
Olmadığım adam olma yoluna giremedim. Ben değildim öyle. Ben ne rockstardım, ne yıldız ne de şu selebriti dedikleri saçmalıktan. Öyle hayran olunacak bir adam da değildim. Ortalıkta "ben ve hayran kitlem" diye gezen "star" olamadım. Olmazdı benden.
Öyle dediler hep, hala da diyorlardı ama ben star değildim işte. Zaten kimin ne olduğu çok iyi anlaşılıyordu bu dünyada.
Zaten ondan kimliğimi gizleyebildim sadece; kim olduğumu değil.
Adımdı burda yer almayan tek şey, nasıl biri olduğum değil.
Yüzümdü tek bilmediğiniz, kafamın içindekiler değil.
Hani demiştim ya bir keresinde; ne şan ne şöhret ne para ne de başka şeyler. Bu topraklarda, bu kalabalıkta, bu kargaşada, bu bencil hayatta en büyük haz "anlaşılmak" idi.
Onu yaşattınız bana hep.
Onun için yazmaya devam edeceğim.
Bazen de yazmamaya..Hatta bazen yazamamaya.
Nasıl olsa siz beni anlarsınız.
* Ufak da olsa bi hediye vermek istedim okuyuculara 2.yıl hatrına. Abartılacak bir şey değil tabi ki ama sembolik de olsa bi şey yapmak istedim. Yarına hazır olur; akşama kadar paylaşırım. Sağlıcakla kalın.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Yalnızca 2 aydır belki takip ediyorum seni ama tam 2 yıllık yazdığın her yazıyı bir nefeste okudum. Sindire sindire. Geçirdiğin değişimin tamamen farkında olarak.Fakat değişmeyen tek şey olan koruduğun seviyen, beyefendiliğin ve uslubun ile ben senin takipçinim. Nice 2 senelere diyor, bu duygusal yazımı noktalıyorum:)
Sevgiler.
Nice nice yıllara.
Bu kadar süre bizi sıkmadan yazabildin ya, sırf bunun için bile tebrik edebilirim seni.
keyifle okuyorum,nice yıllara...
Nice yaşlara..hayal ediyorum mesela..binalar gibi köprüler gibi bloglar olsun yüz yıllık...belki oğluna devretsin giderken bu dünyadan..belki en yakın dostuna..eşine.çınar misali bloglar olsun mesela..since 1998 desin 2080 lerde..vay be densin..ben bu adamın gençliğini bilirdim.
keep go on ;)
aynı yol üzerinde uzun süredir beraber yolculuk ettiğim insanların sıkılmadan yazdıklarını görünce daha da mutlu oluyorum.
yolculuğumuz hiç bitmesin. nice yıllara.
Aslolan da zaten kendin olabilmek değil midir hayatta hatta blog dünyasında ? Herkese ve her şeye rağmen beğenilmek ya da nefret edilmek endişesi taşımadan yazabilmek içimizden geldiği gibi...
Kalemine sağlık her boku bildiğini zanneden adam:) nice senelere!
Roma'dan selamlar
Eğer insanlar senden nefret etmemişse, kaydadeğer birşey yapmamışsındır, boşver!
nice yıllara, kralsın lan bu alemde:)
Nice yazılarla nice yıllara.
len keko ne mutlu sana hergün olmasada 3 4 günde bir acaba ne yazmış diye siteni ziyaret eden okuyucuların var.sevgi ve nefret göreceli zımbırtılar.sana gördüğü yerde tekme tokat dalmak isteyen insan olamaz.o senin hüsnü kuruntun.2 yıldır yazdıklarını okumaktan keyif alıyorum.amma velakin son zamanlarda kendini eleştirdiğin yazıların çoğaldı kısa kısalar sinema yazıları ile tanıdığım hbba geri gelsin.
Canım HBBA;
Sanki onyıllardır okuyormuşum seni gibi geliyordu bana. Kısa sürede sevdiğim, eğlendiğim, hüzünlendiğim, kızdığım, karşı olduğum, yanında durduğum pekçok yazını okudum ve paylaştım. Ellerin dert görmesin, şanslıyım ki seni şahsen de tanıyabildim. Gözlerinin içi gülen, duygusal, dürüst ve adam gibi adamsın. Yolun ve bahtın açık olsun sevgili dost...
Nice mutlu yıllara :)
Sen yazmaya devam et. Anlayanlar için. Biz seni seviyoruz.
Senin yazdıklarını okuduktan sonra öğerndiğim çok şey oldu. En basitinden müzik grupları oldu. Nice nice yazılarında görüşmek üzere. Teşekkürfer HBBA.
seviyorum seni :)
2 yılmı ulan benım daha 20 gun oldu ne akdar uzak gelıyor bana:D umarım bırgun bende boyle yılları devırebılırım
"her boku bilen adam" diye nerde gördüm ,okumaya başladığımı hatırlayamıyorum; ama her boku biliyorsa, bilgiçliğin mutsuzluğu ve huysuzluğu, isyanı var mutlaka diye düşünmüştüm.. Yazmaya, yazamamaya, düşünmeye ve huysuzlanmaya daha nice zamanlarca devam... iyi ki yazıyorsun.. blogunun 2. yılı kutlu olsun!
aylaaar, aylar önceydi. 2009'un serin yaz günlerinden birinde, ff'in bi yerlerinde geyik yapan birkaç arkadaş arasında geçmişti adı hbba'nın. içlerinden biri, "bana sen kimsin diye sordu, ben de her boku biliyon bunu mu bilmiyon dedim" demişti, içlerinden birinin bu ismi ilk defa duyduğunu bilmeden.
sonra günler geçti üzerinden. en ünlü blogcu bacımız ff'in bi yerlerinde hbba'ya asılma geyiği yaparken, birinin "o kim, numarası ne?" sorusuna maruz kaldı msn üzerinden. "her boku biliyo hakkaten, her şeyden anlıyo" şeklinde verdiği cevap, aylar sonra hala hatırlanıyor olması açısından önemli sayılabilirdi.
birkaç günler daha geçti bunun da üzerinden. deminden beri "biri" diye bahsettiğimiz bir bido, ff'ten tanıştığı başka biriyle bi yerlerde oturup çay içiyordu. ordan burdan şurdan konuşurlarken, karşısında çay içen adam ona okuduğu bloglardan bahsetti. ve ekledi: "bir de hbba var. onu oku, okumalısın, adam harbiden yazıyor.." bunun üzerine bido eve gider gitmez açtı hbba'nın blogunu. bastı izle'ye.
derken aylar ayları kovaladı, okundu durdu hbba. durmadan okundu hatta. serdar ortaç nefreti dışında pek kızdırmadı kendine. o kadarı da olurdu.
umarım hep yazar hbba, hep de okuruz. nice 2 yıllara.
ben senin her boku bilmeni sevdim zaten hebebeacım..ikinci yılın şerefine omzumdan öpebilirsin beni..nice yaşlara:)
Yalnız, bidostun yorumunda duygulandım iyi mi:S
Blogundaki bütün yazıları tek gecede okuyan bir manyak olarak, daha çok uzun yıllar yazdığını görmek istiyorum. En çok sevdiğim şarkılarım, defalarca izleyecek kadar çok sevdiğim filmlerim var sayende. O yüzden en büyük teşekkürü sen hak ediyorsun bence.
İçinden ne geliyorsa yaz, ama lütfen hep yaz.
hala burdayım , hala okuyorum :) diyim dedim... kutlu olsun,devam...
Sen ne güzel bi adamsın...