10 Yaş
Posted by her boku bilen adam | Posted in blog alemi , haftanın şarkısı , kişisel , resim-foto | Posted on 00:30
8
Merhaba.
Bu sayfada sizlere ilk "Merhaba" deyişimin üzerinden tam 10 yıl geçti. İnanamıyorum ben de bu kadar zamanın geçmiş olduğuna.
En baştan söyleyeyim, aslında blogun 10. yılı için çok özel bir şeyler yazmak istedim. Kafamda kurdum, planladım. Sonra az önce blogu açtım ve dedim ki "İçimden ne dökülürse öyle doğaçlama yazacağım yine".
Hep olduğu gibi bu da öyle dökülsün.
Ne diyordum. 10 yıl. Resmen 20'lerinde bir çocukken 30'larında bir adama dönüştüm burda gözlerinizin önünde. Hem de siz beni hiç görmeden, sadece kelimelerimle.
Tamam kabul öyle çok edebi bir eser değildi burası belki ama resmen hepinizin gözü önünde bir günlük tuttum. Hem de neredeyse hiç gündelik hayatıma girmeden.
Bi şeyler yazarken hesap kitap yapmadım hiç aslında. O an içimden ne geliyorsa onları yazdım. "Şu ne der, bunu yazarsam başıma ne gelir" derken bulduğumda ise kendimi hiç uğramadım buraya. Burası benim kendimle baş başa kaldığım yer olmalıydı binlerce insana karşı; kimse yokken karşımda.
O yüzden kimliğimi gizledim hep, kim olduğumu değil. Belki de bu yüzden neredeyse ilk aydan itibaren yayıldı bu blog.
Bazen bir film, bir şarkı, gündelik bir hadise, politik bir mevzu, bir maç, bir kitap üzerinden kafamdakileri döktüm buraya. Kendimden hiç bahsetmeden kendimi anlattım bir bakıma.
Aslında çok garip biliyor musunuz? Çünkü cidden gündelik hayatımı yazsaydım şu süreçte inanın çok daha fazla malzemem olurdu. Hatta bu blogdan haberdar olan çoğu arkadaşım "Ya sen de aslında kendi hayatından yazsan var ya ne para kaldırırsın oğlum ya" demiştir bana.
Hadi 10. yıl hatırına biraz döküleyim mi size? Valla bence döküleyim. Bunu hak ettiniz. (Valla para falan vermedi kimse)
Mesela ben bu bloga başladığım esnada "Ne iş yapıyor, okuyor mu, yaşı kaç?" gibi temel sorular geliyordu ordan burdan.
Doğup büyüdüğüm şehir İzmir'di. O dönem de İzmir'deydim. Üniversiteye devam ediyordum. İş olarak da dadılık yapıyordum 2008 yılında. Bayağı bildiğiniz dadılık evet. 10 yaşında bir erkek çocuğun sorumluluğunu almıştım.
Şu an bazıları şoke, farkındayım :)
"Acaba zengin bir iş adamı mı, kesin siyasi birisi, zengin züppenin teki ya".
Yok lan bildiğiniz dadıydım ben Erkek dadı.
Akademisyen bir anne-babanın, kız dadıların baş edemediklerini söyledikleri bir oğlan çocuğuna "Acaba bir genç bir ağbi mi bulsak" dediklerinde arkadaşımın aklına gelmem, ki kendisi çocuklarla aramın iyi olduğunu bildiğinden, beni önermesi ve neredeyse 1,5 yıl boyunca yaptığım iş buydu.
Çok şey öğrendim kendisinden. "Kimse baş edemiyor bu çocukla" dedikleri 10 yaşındaki o çocuktan.
Sabah 8 gibi evlerine gider, kahvaltımızı eder, annesi üniversitedeki dersine gittikten sonra varsa ödev yapar, ardından oyun oynar, sonra ben onu okula bırakır, akşam 5'te okulundan alır, annesi dönene kadar tüm zamanı beraber geçirirdik. İşim buydu bayağı. Zorlandım mı? Yo harika bir işti. Üste para vermeseler bile yapardım zaten. Zaten çok bi şey de almıyordum ama 10 yaşında, "Ya bu çocukla kimse baş edemiyor" dedikleri çocuğun "Ağbimi özledim niye gelmiyor hafta sonu da" demesi seviyesine gelmek paha biçilemez bir şeydi.
Blogun ilk zamanlardaki çoğu yazı o dönem yazıldı mesela :)
Sonra İstanbul'dan gelen bir teklif, taşınmam ve içinde yer aldığım güzel işler. Ama benim için hala en özel "iş" odur.
Komik ama CV'imde bile o kadar şatafatlı projenin, işin en üstünde hala yazılı durur. Birkaç yerde dalga konusu oldu bu durum ama umrumda olmadı açıkçası.
Hatta geçen Öğretmenler Günü'nde mesaj attığım bir öğretmen arkadaşım bana "Ben de senin öğretmenler Günü'nü kutluyorum hayatının bir döneminde sen de bir çocuğun kalbine dokundun" diye yanıt yazdı. O zaman aslında ne kadar güzel bi şey yaptığımı biraz daha idrak ettim.
Neyse asıl konumuza dönersek ki beni biliyorsunuz lafı çok uzatırım; blog da şimdi 10 yaşındaki bir çocuk oldu. (Öff ne klişe, şarkılarımın hepsi benim çocuğum diyen vasat popçu gibi)
Valla öyle ama ne diyim şimdi. 10 yaşında.
Hah aklıma gelmişken blogun tepesindeki bannerda yer alan "Şurda ne yazıyorsa o" sloganı var ya hani. Hah o da aslında elini masaya vurup da "ŞURDA NE YAZIYORSA O AKILLI OLUN" manasında bir slogan değildi. Ya annenannemin lafıydı o:) Bildiğiniz elini alnının üzerine götürür "Şurda ne yazıyosa o guzum" derdi.
Anneanneme "Anneanne" demedim hiç hayatımda. Anne derdim. Kendi anneme de adıyla seslenirdim. Hala da öyledir.
O dönem her blogun tepesinde bir slogan yer alırdı. Benim de aklıma annemin o sözü geldi. Onu yazdım.
Hadi size bir güzellik daha yapayım. Madem yaş 10 oldu. 10 yaşındaki ben ve anneannemin yüzü olsun bu yazının görseli de. Belki 30 yıl sonra görünce de bu yazıyı ve fotoğrafı duygulanırım yine. Zira kendisini kaybedeli 13 yıl oldu bu sene.
Şimdi dönüp bakınca 10 yıla. Hayatımın neredeyse 3'te 1'inde yazmış oluyorum. İçimdekilerin en azından bir kısmını kayda geçmiş oluyorum. Bu çok özel bir durum benim için.
Bazen bir yazıya onlarca yorum geldi, sosyal medyada orda burda bir sürü yerde yazılarımı gördüm.
Absürt şeyler de yaşadım burası sayesinde. Bir dönem çalıştığım bir ajansın toplantısında ofisteki en gıcık olduğum çocuk "HBBA'yı önerelim ya bu projeye ben tanıyorum yakın arkadaşım" diye yalan attığında, "Tanıyorum ya bi dönem takıldık" diyen garip kıza "Yazılarını okuyorum selam söyle" dediğimde, nefret ettiğim ünlü birinin benim yazılarımı milyonluk Twitter hesabında paylaştığını gördüğümde çok eğlendim.
Düşünsenize birilerinin lise yıllığında bile adım geçmiş.
"Hayata karşı duruşumu değiştiren insanlardansın" diye yorum yazmış geçen gün biri.
Bir başkası "Babamdan sonra müzik zevkime yön veren insansınız" diye mesaj atmış Twitter'dan.
Çok güzel insanlar tanıdım. Bazılarının hala gerçek adlarını bile bilmiyorum ama çok şey paylaştık.
Kendimle dalga geçmek için koyduğum bu isim sizin sayenizde anlam kazandı.
Duygulandık değil mi hepimiz. Biraz daha devam edersem ağlayarak sarılacağız gibi bir ortam oluştu şu an.
Öhöm öhöm...
Neyse yine bir şarkıyla bitirelim.
"La La Land"in sonunda yer alan "Epilogue" hem harika şarkıları birleştirmesi, hem filmdeki 10 yıllık sürecin özeti, hem hayatın iniş-çıkışları açısından yakışır gibi geliyor bana. Zaten şu an bu yazıyı yazarken de listemden çalmaya başladı. Güzel denk geldi bence.
Son söz.
İlk günden itibaren tutun da daha 10 dakika önce bu sayfayı keşfeden kişiler dahil hepinize çok teşekkür ediyorum. Her ne kadar "Ben yine yazardım kimse okumasa da" desek de çoğumuz, hayır öyle değil. Yazmak, okumak kadar güzel olan bi şey varsa o da okunmak. Bunu yaşattınız bana.
Hep buralarda olacağım ben. Siz de olun.
Sevgiler.