Vatan Sana Canım Feda
Posted by her boku bilen adam | Posted in gündem , politik | Posted on 12:33
Dün olanı duydunuz malum.
Afyon'da mühimmat deposunda patlama olmuş ve 25 tane asker şehit olmuş.
Tane?
Şehit?
Şu haberlerde en nefret ettiğim ifadeler bu ikisi.
Tane mi? Ne tanesinden bahsediyorsunuz allahaşkına siz? Bir "insan"a tane denebilir mi?
25 tane ne demek?
25 ayrı hayat, 25 anne, 25 kardeş, 25 sevgili.
Ama ne önemi var ki. Deste, düzine bu çocuklar.
92 doğumlu ya 92. Hani geyiğini yapıyoruz ya "90'lı insan mı olur yaaa" diye. 92'li bu çocuklar ve biz bu çocukları öldürüyoruz.
"Ne alakası var lan şehit onlar yavşakkk" diyenler olacaktır muhtemelen şimdi bana.
Zaten ona gelecektim ben de şimdi.
Şehit?
Türk Dil Kurumu şöyle açıklıyor "Şehit" sözcüğünü;
Kutsal derken?
Vatan, bayrak hangisi?
Çok güzel ya valla çok güzel. Sen 20 yaşındaki çocuğu al, "Bak evladım bu vatan, bak evladım bu da bayrak. Sen her şeyini bu ikisine borçlusun. Biz ne dersek onu yapacaksın. Gerekirse de öleceksin" de.
Bir caminin restorasyonuna milyon dolarlar harcarken dağın ortasındaki çukura koyduğun karakollara yerleştirdiğin bu çocukları hayatı o dağlarda geçmiş adamların önüne yem diye at, sabah akşam hizmet ettir, şoförlük, garsonluk yaptır, küfür et, yatır, kaldır, ayda 1 kez yıkanmalarına izin ver; o çocukları ölünce de analarına, babalarına, sevdiklerine "Oğlunuz ölmedi, şehit oldu, bu kutsal bir görev, şehitler ölmez vatan bölünmez, bu bayrak inmez" diye yuttur. O ana baba da "Vatan sağolsun" desin.
Sonra da git evladı ölünce bile ses çıkarmamış adamın evinin elektriğini, suyunu kes, kameralara ağlat, kameralara karşı "Bir oğlum daha var feda olsun" dedirt.
Madem bu kadar kutsal bir görev bu, madem bu kadar önemli sizin o inandığınız "Şehitlik" mertebesi; neden sizin çocuklarınız da gitmiyor bu göreve, neden sizin çocuklarınız hiç ulaşamıyor o "Cennet"e?
Ha doğru tabi, siz hep halkınızı düşünürsünüz. Sizin için önce halka hizmet gelir doğru. O yüzden "Ölmek", pardon pardon, "Şehit" olup da cennete gitmek gariban halk için.
Helal olsun be size vallahi helal.
Hemen en az 3 çocuk yapacağım 2 erkek 1 kız. Erkek evlatlarımdan 1 tanesi şehit olup cennete gidecek, diğer oğlumun yakasına Atatürk rozeti takıp sabah akşam "Atatürk böyle demişti Atatürk böyle demişti" diye muhalefet yapacak, kızım da tecavüze uğrayıp hamile kalacak ki o da çocuk doğursun. Tecavüzcüsü ile evlendiririz olmadı. Zaten serbest kalıp dışarıda kalacağına gelsin birkaç çocuk daha yapsın da bu vatana daha çok hizmetimiz olsun. Genç nüfusa ihtiyacımız var ya bizim.
O bilindik dizeleri şöyle değiştirsem nasıl olur acaba;
Bayrakları bayrak yapan üstündeki kan değil, üzerinde yaşayan insanlardır,
Toprak, eğer uğrunda ölen varsa değil, üzerindekileri huzurla yaşatıyorsa "Vatan"dır.
* Bu yazı ile insanları askerlikten soğuttum, vatan sevgisinden uzaklaştırdım, ülkeyi şerefsizce bölmeye çalıştım, teröristten bile daha büyük zarar verdim ülkeme, Allah benim belamı versin. Ellerim kırılsın. Bir daha başka hiçbir çocuk ölmeyecekse eğer suçumu kabul ediyorum.
değişik bi örnek teşkil etmesi açısından buradan da paylaşma gereği duydum. twitter'da Mesut Hakkari diye bi yazarın twitlerinden alıntıdır:
Mesut Hakkari @mesuthakkari
Vicdan-ı red yapsalar Allah'tan, dinden bihaber öğle vaktine kadar uyuyacaklardı. Şehit olan 21 erimiz ise şu an Peygamberimize komşu :)
Zorunlu askerliğin faydaları işte, 19'undaki adam direkt cennete gidebiliyor böylece. Vicdan-ı red yapsalar hiç şehit olabilirler miydi?
Tüm Türkiye, şehitlerimizin nuru ile uyandı. Günaydın :) #TürkiyeAfyonaagliyor
vatanı bölmekse böyle düşünmek.. orada nur topu gibi terörist kafilesi varken. biz bölücü olmaya hazırız... onlar poh pohlansın. hatta bu vatanın evlatları olsun. biz piç olalım, öteki olalım, bölücü olalım... biz kendi evlatlarımızın çatır çatır ölmesine göz yumarken onları bağrımıza basalım... onlarda bizim kardeşimiz diyelim... ohhh bee !
vatan gibi değil bu ülke ya. o dizeler daha doğru olmuş..
artik söyleyecek söz bulamiyorum.. neyse ki bizim yerimize kendinde konusacak gucu bulan sizler varsiniz. tepki bile veremeyeck kadar kadar gucsuz hissediyorum kendimi, tukettiler o cocuklari da, bizim icimizdeki vatan askini da.
Askerliğini yapan biri olarak TSK nin durumunu az çok biliyorum. ama yazıdaki
"sabah akşam hizmet ettir, şoförlük, garsonluk yaptır, küfür et, yatır, kaldır, ayda 1 kez yıkanmalarına izin ver." kısmı gerçeklikten uzak. Afyon daki patlama ile de uzaktan yakından ilgisi yok. yazının amacı da belli değil: vicdani ret, zorunlu askerlik , ülkedeki adaletsizlik uzayıp gidiyor.
Geçenlerde daldan dala gezerken bir şekilde buraya da geldim. Üslubunla ilgili olan rahatsızlığımdan dolayı takip etmeyi bırakmıştım seni. Bu yazın da istikrarlı bir şekilde devam ettiğini düşündürttü bana. Neyse, ilk okuduğumda uzun uzadıya bir şeyler yazasım geldi. Vaktim olmadığı için uğraşmadım. Sonra Edirne'den Ardahan'a taşınmasıydı, çocuğu okula yazdırmasıydı derken günler geçti durdu.
Çok uzatmayayım: Bu gibi olaylara verilen bu gibi tepkiler askerliğimi yaptığımdan beri pek samimiyetsiz geliyor bana. Şehit haberine o şehitlerin aileleri, yakınları, sevenleri dışındaki herhangi birilerinin yürekten üzüntü duyabileceğine inanmıyorum. Lafta kalır böyle bir şey. Üzüldüğünü belirtirsin ya da bu yazıdaki gibi tepkini ortaya koyarsın ama hayatındaki herhangi bir şey sekteye uğramaz. Önceki günlerdeki gibi yemeye, içmeye, sevişmeye devam edersin. Hatta bu yazıyı yazarken de mediaplayer'ında güzel şarkılar çalıyordu belki. Her neyse, eLLa Ç'nin durumu anlatmaya çalıştığım şeye güzel bir örnektir. Söyleyecek söz bulamadığını, güçsüz hissettiğini, o çocukların da vatan aşkının da tükendiğini belirtiyor. Ertesi gün blog sayfasında tatil fotoğraflarını paylaşıyor! Bu çok güzel bir özet işte. İnsan üzüldüğünü söyler. Ama sadece söyler. Bu üzüntüyü destekleyecek bir hali, tavrı yoktur. İçinde yoktu o üzüntü. Senin de, benzer tepkiyi veren diğerlerinin de eLLa'dan farklı olduklarını düşünmüyorum. O çocuklarla aynı dönemde askerlik yapan -yeri neresi olursa olsun- ciddi bir kitlenin bile yaşantısına olduğu gibi devam ettiğine eminim. Haberleri izleyip "vah vah" dediler, sonra da Lig Tv'yi ya da Power Türk'ü açıp maç izlemeye, müzik dinlemeye devam ettiler. Güneydoğu'da, hudutta yaptım askerliğimi. Soranlara çok komik şeyler anlattım ama şuradaki mesnetsizliğe de suratımı ekşitecek kadar çok şey gördüm. Mesut Hakkari'nin cehaletle yoğrulmuş hamasi düşünceleri bile senin şu değindiklerine oranla daha gönülden söylenmiş gibi geliyor bana.
Ayrıca haberlerde "tane" diye nitelemezler insanları. Bu olayla ilgili böyle bir içeriğe sahip herhangi bir haber gördüğünü de sanmıyorum. Habercilik derslerinde ilk olarak değindikleri şeylerden birisidir bu çünkü. Kaldı ki bu gibi haberler ajanslara düşer ilk önce. Ajans muhabirlerinin de böyle basit hatalar yapacaklarını sanmıyorum. Hadi muhabir yaptı diyelim, editörden kaçmaz bu sefer. Chemist'in değindiği gibi "hizmet ettir, yatır, kaldır, ayda bir kez yıkanmalarına izin ver" kısımları sahiden gerçeği yansıtmıyor. Askerin durumu kötü değil ki. Sabah (ihtiyaç banyosu) ve akşam olmak üzere günde iki kez açılır banyolar. Duyulan, okunulan şeylere göre eleştirilecek yerler elbette vardır ama benim görüp yaptığım askerlik bana anlatılandan çok farklıydı. Senin sözünü ettiğinden daha farklı. İstemeden de olsa askerliğini yaptığında daha da iyi anlayacaksın bir şeyleri.
Vatan Sana Canım Feda....