Dün cenazedeydik.
Şampiyonluk maçları, kutlamaları, derbiler, seçim meydanları, Hrant Dink'in cenazesi , Gezi eylemleri de dahil hayatımda hiç o kadar insanı bir arada görmemiştim.
Klişe olacak belki ama sağcı, solcu, muhafazakar, laik, kemalist, türbanlı, dövmeli bir sürü insan gördüm orada dün. Hepsi de 14 yaşında öldürülen bir çocuk için oradaydı.
Çocuk, evet. Çocuk.
Arada slogan atanlar hatta "Zıplamayan Tayyip" diye bağıran birkaç densiz vardı ama insanlar hemen "Cenaze bu ya saçmalamayın" diye homurdanmaya başlıyordu.
Berkin defnedilir edilmez de yaşananlar malum.
Berkin'in cenazesi devam ederken devletin Bakan'ı şunu yazdı:
Bakan bize "Nekrofil" diyordu.
TDK'ya göre Nekrofil; "Ölü sevici" demekti.
"Dili sürçmüştür, aslında öyle demek istememiştir" diye açıklayabileceğimiz bir tarafı yoktu bu ifadenin.
Zaten yine o esnada AKP'nin bir başka milletvekili Şamil Tayyar da Berkin'in ölümünü şöyle yorumladı:
Tayyar'a göre 12 Mart tarihi özel olarak seçilmiş ve Berkin'in fişi çekilmiş olabilirdi.
"Ya sabır" bile diyemezken iktidar biatçısı gazeteci(!) Fatih Tezcan ise seçim anketine dönüştürdü 14 yaşındaki bir çocuğun cansız bedenini...
Sayın Cumhurbaşkanı'nın tabiriyle "İnsan gerçekten hayret ediyor" dedim kendi kendime.
Bir insan, hem de her fırsatta hayatını dini vecibelere göre yaşadığını söyleyen bir insan, 14 yaşında bir çocuğun ölümüne bile nasıl üzülmez, nasıl bir rahmeti çok görür, nasıl olur da bunu kendi siyasetine, komplo teorilerine, seçim anketlerine meze yapabilirdi ki?
Nasıl olur da bu kayba gözyaşı dökenleri "Ölü Sevici" olmakla itham eder ve bunu yaparken en ufak bir utanma belirmezdi yüzünde.
Bu sorulara kafamda dolanır, beynim adeta patlamak üzereyken cevabı o verdi.
Başbakan.
)
Bu insanların(!) bir çocuğun kendi emirleri ile katledilişine "Allah rahmet eylesin" demesini beklemekle aslında hatayı biz yapıyorduk.
Ruşen Çakır, Metin Lokumcu için "Ama öldü efendim" dediğinde de "Ben bilmem" dememiş miydi aynı adam.
Dün Berkin için Allah rahmet eylesin diyemezdi çünkü bugün Burakcan için seçim meydanlarında "Kardeşimizi öldürdüler" diyecekti.
"Gazımız zararsız" dedikleri gazdan vefat eden Tunceli'deki polisi de bugün meydanlarda haykıracağı gibi.
Daha 2 ay önce "Cemaatçi, paralel yapıcı" diye Manisa'dan Tunceli'ye sürdükleri polisimiz için haykıracak, ağlayacaktı.
Ama ne polis ne de Burakcan için gerçekten üzüldüğü için değil ha.
Sadece o çocuklar onun için "Oy" ettiği, Berkin ise etmediği için.
Tıpkı Mısır'da katledilen ve gözyaşı döktüğü Esma, 1400 km beride katledilse onu da umursamayacağı için.
Tayyip Erdoğan'ın anladığı dilden konuşmak gerekirse Berkin'in oy kuru, Burakcan'ın oy kuru karşısında çok değersiz olduğu için. Esma'nın karşısında Ali İsmail'in 5 para etmediği gibi...
O yatırımını sağlam yapıyor, biz ise vicdanımızı har vurup harman savuruyor, boşa harcıyorduk.
Ama size bir şey söyleyeyim mi; bizim için hepsi insan ve bir insan evde eritilemeyen milyon eurolardan, birkaç kuruş diye tabir edilen trilyonlardan, ayakkabı kutularından, kasalardan, para sayma makinelerinden, AVM'lerden, peşkeş çekilen arazilerden, havuzlardan, rezidanslardan, TOKİ'lerden, duble yollardan, köprülerden daha değerlidir.
Biz her şeyimizi insanlığa, onlar ise paraya yatırmışken söylerin bana, hangimizinki ölü yatırım?