Kaleci Hüznü
Posted by her boku bilen adam | Posted in gündem , spor | Posted on 02:45
Bu akşam uzun zaman sonra playstation oynayalım dedik bir arkadaşımla.
Hem oyun yeni olduğundan, hem de uzun zamandır elimize joystick almayışımızdan olsa gerek maçlar golsüz geçiyordu.
Ben zaten oyunda bile defansif futbol seven gıcık bir şahsiyet olduğum için "yeni oyun tam benlik" dedim ilk maçlardan itibaren.
Sonra baktık Almanya'nın lisans hakkını da almışlar (Sinir bozuyordu o sahte forma). Bir kaç maç yaptıktan sonra arkadaşım Almanya'yı aldı ben de İspanya.
İlk yarı yine golsüz. İkinci yarının başında federasyonun maşası şerefsiz hakem durduk yerde attı canım Puyol'u (direk daldım adama, doğru kart).
Derken 70.dakikada kaleci ile karşı karşıya kalıp çalımı atayım dedim ve tam çalımı atmışken Almanların kalecisi Enke tarafından Torres indirildi. Ben penaltı-kırmızı kart beklerken Enke'ye sarı kart çıktı.
Her ne kadar penaltıyı gole çevirip son 20 dakika 1-0'a yatıp maçı almış olsam bile maçın sonuna kadar "Enke'yi atmadı şerefsiz hakem, Enke atılmalıydı, Enke'nin hala kalede olması futbol ayıbıdır" diyerek öttüm durdum.
Buraya kadar "ne anlatmaya çalışıyor şimdi bu herif" dediniz değil mi ? Ne biçim bir yazı dili, ne kadar basit cümleler, ne ki şimdi bu..
Sadece 3-4 saat sonra NTV'nin sitesinde son dakika haberi olarak şunu gördüm : Enke Hayatını Kaybetti
Hayat çok garip gerçekten de.
Yıllar önce o İstanbulspor maçında 3 gol yiyen kaleciyi çok iyi hatırlıyorum. Leş bir kahve ortamında Galatasaraylılar'ın alayları ile izlemiştim o maçı. Enke o maçta gerçekten kötü oynamıştı ama; daha ilk maçıydı.Bambaşka bir ülkede, bambaşka bir dili konuşan bambaşka insanların önünde.
Kör ölür badem gözlü olur demeye getirmiyorum ama bizim pek çok açıdan eksiklikleri bulunan, yeri geldiğinde iki cümleyi bile bir araya getiremeyen şımarık futbolcularımız başka ülkelere gittikleri zaman kendilerini oynatmayan,oyundan çıkaran hocalarına saydırırken daha ilk maçında hatalı gol yiyen bir kaleciyi asmıştık o zaman. (Hatta "Enkelek Çıktı" diye başlık atan kağıt parçalarını da çok iyi hatırlıyorum.)
Gerçi Enke'ye gelene kadar kimler asmadık ki..
Friedel ile özdeşleştirirdim onu hep ben. Galatasaraylılar da Friedel'a sabredemeyip yollamışlar, adam Premier Lig'in gediklilerinden olmuştu. Gerçi onlar 3 günden fazla dayanmışlardı ama neyse.
Enke'nin o İstanbulspor maçında yüzündeki "benim burda ne işim var" diyen ifadenin yanında bir hüzün görmüştüm. Gerçekten..
Gerçi ben Volkan Demirel hariç her kalecide o hüznü görürüm. Yalnız adamlardır kaleciler malum.
Ama Enke'deki hüzün o "kaleci hüznü" değildi sanki. Başka bir şey vardı bu adamda o çatık kaşlarının arkasında sakladığı.
Sonra kovdular 3 gol yedi o maçta diye. Tenerife'ye gitti sonra da Hannover'e. Orda birden parladı tekrar. Önce Kahn ve Lehmann'ın yedeği sonra da birinci kaleci oldu Alman Milli Takımı'nda
Sonra henüz 2 yaşında iken kızını kaybettiğini duymuştum. İşte o zaman o gördüğüm hüznü ona yormuş, kendimi haklı çıkarmıştım aklımca.
Bugün intihar ettiği haberini okuduktan sonra birazcık gezdim dolaştım nette. Bu fotoğraflara rastladım.
Hasta kızıyla beraber çektirdiği fotoğraflar. Doktorlar fazla yaşamaz demişler o zaman kızı için. Ama gülüyor yine de, seviyor kızını deli gibi ama ayrılacağının da bir o kadar farkında bir gülümseme var suratında.
O gizlediği hüzün bu sefer yanı başında burnunda hortumuyla somutlaşmış sanki.
Rahmetli anneannem böyle beklenmedik hastalıklar, ölümler karşısında "demek ki hep içine atmış" derdi. Daha fazla atamamış artık demek ki Robert Enke. Bırakıvermiş bugün kendisini kızının yanına.
Hayat gerçekten de çok kısa ve acımasız. Boşu boşuna kırıp döküp geçiriyoruz her şeyi, herkesi. Ama nice tokat yesek de bıkmıyoruz bundan, bıkmayacağız da. Yine saçmalayacağız, yine zırvalayıp aptal şeyler için kıracağız birbirimizi ve aslında hiç bir şeye değmeyeceğini bize sadece ölümler hatırlatacak. Sonra yine devam edeceğiz saçmalarımıza. Sonra yine yine.
Gün gelecek tüm takım gitmiş, koca sahada eldivenler ve bir topla baş başa kalacağız. Hayat boyu kendimize attığımız şutları niye çıkaramadığımızın hesabını yapacağız. Tutmayacak hiç biri.
Tutsa da maç çoktan bitmiş olacak zaten.
*Robert Enke gittiği yerde umarım kızına kavuşmuştur. Bu arada kıytırık galibiyetlerde bile sabaha kadar resmi siteyi güncelleyen fenerbahçe.org'un hala bir mesaj yayınlamamasını da şaşırmadan izliyorum.
Yazip yazip siliyorum, bulamadim kelime.
Futbol, birkac adam cok parasini daha cok para yapsin; fakir taraftar son parasini mac biletine yatirsin, gencligini iskalayip hayati iskalasin diye bu hale getirildi... Geri kalan toplum manipulasyon araclarinin ulasamadigi insanlara ulasmak, onlari kor ve aptal kilmak icin din haline getirildi... Dinde, dinin temel misyonuna hizmet etmedigi surece bireysel kaygilara yer yoktur. Enke'ye sahip cikilmasi, gecilen dalgalari goguslemekten daha masrafli olacaksa da ne gerek var zaten?!... Eee, seriatin kestigi parmak acimazmis. Enke'ye de mustehakti o yaptigimiz, sorun degil!!...
sen hatayı playstation-a ara vererek yapmışsın
O İstanbul maçına gitmiştim, tam önümdeki kalede yemiştik golleri.. :)
Olayın insaniyet boyutuyla futbol boyutunun arasında uçurumlar var. O açıdan aynı çerçevede değerlendirmeyi uygun bulmuyorum aslında.. Futbol "demonhunter"ın dediği gibi bir şey sonuçta. Kimi seçeceğini iyi bilir. Bazısına uzunca süre dayanırsın, hiç bir şey yapmadan baş tacı edersin, bazısını hiç bir şey yapmasına izin vermeden rezil edersin.. Bu işler böyledir. Özellikle Fenerbahçem açısından "genellikle" böyledir. Bizde çoktur o "kör öldü, badem gözlü oldu" muhabbetleri..
Alman ev arkadaşım,Enke'nin hannover'deki başarılı performansından sonra,bayern ve stuttgart'in ona talip olduğunu,sahip olduğu kontratın çok üstünde maaş tekliflerine rağmen,"kızım bu şehirde yatıyor,hannover benim evim bundan sonra,ayrılmayacağım" açıklamasıyla ayrılmadığını söylemişti.Teknik Direktörü,intihardan önce Enke için,"acısını dışarıya yansıtmamak için çok büyük mücadeleler veriyor,başarıyor da ama çok kırılgan ve hassas bi adam" demiş.Umarım o dünyalar tatlısı kızına kavuşmuştur.Huzur içinde uyusun.Fenerbahce.org içinse yorum dahi yapmak istemiyorum,medya yalanlamaları,dandik 1-0 galibiyetler için dakikada bir güncellenen siteyi,Eski bir futbolcularının trajik ölümü adına 2kelime karalamak için neyi bekliyorlar çok merak ediyorum.
Bak ben de dün bir videodan bazı resimler aldım.
http://taccizgisi.blogspot.com/2009/11/enke-ve-laradan-geriye-kalanlar.html
Ciddi anlamda çok kötü bir haber, herkes üzüldü, hala inanasım gelmiyor..
İspanya ve Türkiye'de başarısız olacğaından korktuğunu söylüyormuş sürekli doktoruna.
6 senedir tedavi görüyormuş.
Karısından ve çocuğundan özür dilemiş mektubunda.
Psikolojik sorunu olduğunu, intahar düşündüğünü söyleyememiş çünkü çocuğunun elinden alınacağını düşünüyormuş.
Demek ki bir anda intahar etmeye karar verdi, evlatlık çocuğunun elinden alınacağını düşündüğüne göre..
İnsanın içi acıyor...
Evladını kaybetme korkusuyla yaşamak bile korkunç can acıtırken evladını kaybetmiş olmanın acısı tarif bile edilemez asla...
Aynı yatakta yatarken baba kız her ikisinin de yüzleri gülüyor ama sonucu biliyorum ya işte o yüzden benim canım çok acıdı o resime bakarken.
Her evde birer tencere kaynıyor ama içlerinde ne piştiğini kimse bilmiyor.
tanımıyordum. yazından anladım galatasaray'da da kalecilik yaptığını. iki hatada yollananlara çok üzülüyorum ben hep. bu ersun yanal bile olsa içim burkuluyor. ama şaşırmıyorum zira her konuda meraklıyız birilerinin biletini kesmeye.
dediğim gibi, tanımıyordum. kızından da haberim yoktu, öldüğünden de. çok hüzünlendim okurken. yazık olmuş..
depresyon ciddi bi rahatsizlik...
Çok üzüldüm...
Ağladım...
İyi ki yazmışsın...
Ağladım müthiş bir yazı.Enke'nin yaptığı cesurluğu 26 Haziran'da bende yapacağım Enke'nin derdini çok iyi anlıyorum.
Friedel galatasaray'a ingiltere'deki vize problemi yuzunden bir seneligine gelmisti. Vize problemi hallolunca basti gitti, gonderilmesi gibi bir durum yok
Eğer intihar etmeseydi Almanya'nın as kalecisi olabilirdi fakat ne yazık ki tutunamadı. Toprağı bol olsun.