Kısa Kısa 5

Posted by her boku bilen adam | Posted in | Posted on 20:31

John Terry'nin futbolculuğuna hayran olan ve 2008'de Manchester'a kaybettikleri dramatik Şampiyonlar Ligi Finali'ndeki şanssızlığına en çok üzülenlerden biri olarak eski takım arkadaşı Wayne Bridge'in arkasından çevirdiği işler ayyuka çıktıktan sonra pek çok insan gibi ben de kendisine sinir olmuştum. Chelsea - Manchester City maçını da sırf şu tokalaşma anı için bekliyordum ki beklediğim de tam anlamıyla gerçekleşti. Bridge, sevgilisini hamile bırakıp bir de gizlice kürtaj yaptırtan Terry'nin elini havada bıraktı.
"Bu olay bizde olsa Terry sahaya bile çıkamazdı bize ters böyle şeyler" diyenler var bu konuyla ilgili. Valla bizde arkadaşının sevgilisine, karısına bir şey yapmadığı halde direk karısına, sevgilisine küfredilen futbolcular mevcut. Böyle bi olay olsa da muhtemelen olayı gerçekleştiren takımın taraftarları boynuzlanan oyuncunun takımı için "biz sizin karınızı böyle..." şeklinde sloganlar hazırlardı diye tahmin ediyorum. 

Yılmaz Erdoğan garip bir adam. Bir Demet Tiyatro gibi efsane bir diziye, Otogargara, Sen Hiç Ateşböceği Gördün Mü? gibi kaliteli tiyatro oyunlarına imza attıktan sonra saçmasapan skeçleri alkışlatıp, 10 yaşında çocuklara "ne anladın bundan, anafikri de bakayım, senin adın kesin Hilmi" gibi cümleler sarfeden abuk sabuk bir adama dönüşmüştü benim gözümde. Bu önyargılar içinde Neşeli Hayat'ı izledim ve gerçekten şaşırdım. Özellikle oyunculuk açısından Erdoğan'ın en iyi filmi diyebilirim. Sadece çok başarılı olduğu şivesi ile değil; Rıza Şenyurt'u içinde bulunduğu tüm çıkmazları ve saflığı ile çok ama çok başarılı bir şekilde perdeye yansıtmış kendisi. Açıkçası karaktere konsante olmaktan filmi izleyemedim diyebilirim. Bu arada filmin gizli yıldızı da Cezmi Baskın'dır.

Hani şu olaydan bahsedip durmayayım da istediğini vermeyeyim diyorum şu malum kişiye de yazılarımı çalıp kendi yazıları gibi yayınlaması ve bir de bana hakaret etmesi yetmezmiş gibi bu sefer de mail atıp "gel seninle röportaj yapalım, hem senin blogda yayınlansın hem de bizim blogda yayınlayalım da işi tatlıya bağlayalım" diye mail atmasından sonra artık yüzsüzlük kelimesinin tanımı bambaşka bir hal aldı benim lügatımda.

Twitter'a yazdım buraya da yazayım : Manga, Anadolu Lisesi'nin yıl sonu eğlencesinde İngilizce şarkı söyleyip gençleri coştururken öğretmenlerin de kasıla kasıla "bakın nasıl öğretmişiz" diye övündüğü okulun gururu müzik grubu gibi olmuş. TRT'nin getirdiği seyirciler de adeta veli havasındaydı zaten. Şarkı içinse kısaca " bu ne la" diyorum.

Cartel'den Kabus Kerim'i bilirsiniz. Hani Karakan'ın "tatlı rüya değil kabus derler bana" diyen Sapık Manisalısı. İşte o Kabus Kerim  Mixcloud adlı sitede harika mikslere imza atıyor. Favori üçlümü dinlemenizi tavsiye ederim :
 




Flying Dutchman, blog dünyası için efsane olabilecek bir incelemeye daha imza atmış. Top 10 serisinde bu sefer blog yazarlarını incelemiş ve bendeniz de dahil olmak üzere çok kişinin canını yakmış. Bu harika incelemeyi şu linkten okuyabilirsiniz. Ayrıca, keşke tüm blog yazarları Dutchman kadar objektif olabilse kimbilir neler olur memlekette....

"Eyyvah Eyvah" dururken eğlenmek için ayırdığı 10 Lirasını sadece osuruk izlemeye harcayıp bir de rekor üstüne rekor kırdırtan sinema izleyicisinin zevkine tükürem be ya!!! (Bakın zevkleri tartışmadım, tükürdüm)

Evde yalnızken osurduğunuzda hiç bir şey olmaz. Osururken kendinizi vidoya çekerseniz Beyaz Şov'a çıkarsınız. Osuruğu uzatır filmini çekerseniz de Recep İvedik olur parayı vurursunuz.

Twitter'a "Ateistlerin en çok kullandıkları lafların hacı, eyvallah, hafız olması da yaman tezattır" yazdım; 5 dakika içinde "başbakan yalakası" ilan edenler çıktı beni. Ama hemen Tayyip'e laf sokup önce Atatürkçü oldum; sonra da evdeki siyah yastık kılıfını yırtıp Cumhuriyet'e sahip çıktım. (çarşaf yoktu ne yapayım)

"Türkiye'de kimse bulunduğu yeri haketmiyor" lafını kabul etmiyorum. Hele bu laf siyasi liderlerimiz için söylenmişse kesinlikle kabul etmiyorum. Zira hepsi de temsil ettikleri kitlelerin harika birer yansıması.(çok fena ironi yaptım parantez içinde de belirteyim de iyice vurgulansın)

Yandaş Medyamız, canımız ciğerimiz, muhalefetin de geyiğin de piri Sezyum.Com'un patronu Kaan Sezyum'un eşi Nursel Sezgin malesef vefat etti. İnsan Her Boku Bilen Adam bile olsa böyle durumlarda ne diyeceğini, ne yapacağını bilemiyor. Biz istediğimiz kadar sabır dileyelim, atlatmasını umalım; bu dilekler sadece lafta kalacak. Böyle durumlarda deyim, atasözü kullanmak en kaçar yol gibi duruyor belki ama gerçekten de ateş sadece düştüğü yeri yakıyor. Nursel Sezgin'i rahmetle anıp, Kaan Sezyum'a da başsağlığı dilemekten başka çaremiz yok şu durumda.

Bir vefat haberi de Lambuja'nın sahibi Alper Öcal'dan geldi. Kuzenlerini kaybetmiş kendisi ve bloga da ara vermiş doğal olarak. Ona da ayrıca başsağlığı diliyorum.

Comments (8)

Evde yalnızken osurduğunuzda hiç bir şey olmaz. Osururken kendinizi vidoya çekerseniz Beyaz Şov'a çıkarsınız. Osuruğu uzatır filmini çekerseniz de Recep İvedik olur parayı vurursunuz.

bak buna oynanır

Neşeli Hayat ortalama üstü bir filmdi ama Yılmaz Erdoğan kesinlikle bütün filmleri içerisinde ki en iyi perdormansını Rıza karakteri ile gösterdi bize.Cezmi Baskın gizli yıldız olabilir ama Büşra Pekin de gerçekten çok iyiydi.


Manga eleştirisine sonuna kadar katılıyorum.

Çarşaf olayına hiç ama hiç girmek istemem.

Eyvah Eyvah'a dört arkadaş gittik.Ben ve bir arkadaşım filmi baya beğendik ama diğer iki arkadaş "filmde gülecek sahne yok" dediler.Bu iki arkadaş Recep İvedik manyağı,bunu da dip not olarak belirteyim.

Bu kadar ileri seviyede olmasada Terry'ninkine benzer bir durum Oktay ile Serdar Topraktepe arasında yaşanmıştı zamanında hatırlarsan, hatta bu olayın ardından Oktay yıldız olduğundanmıdır nedir, takımdan uzaklaştırılan adam mağdur Serdar olmuştu galiba.

kısa kısa?

dutchman bi gelsene sen buraya...

çok fena john terry üstünden ikiyüzlülük eleştirisi yapacam ama nerde yapsam karar veremiyorum...

masanın altına yazacam ama oraya da sümüğü yapıştırdım...

yılmaz erdoğan, iyi senaryo yazamamın acısını çekiyor... şimdi gitsem abi dramaturjin zayıf istersen yardım edeyim desem ego yapar istemez yardım... oysa yardım etmeli insanlar insanlara, tohumlar fidana, fidanlar ağaca, ağaçlar ormana, ormanlar kağıda, kağıtlar adam gibi senaryoya, adam gibi senaryolar oscara dönmeli yurdumda...

herşey bir tarafa yazılarını olduğu gibi alanlar var,manga yazısı üstüne kabus kerim tavsiyesi ile komple çalınma!
iyi yazıların konularına gelen yorum aboneliklerimi açık tutuyorum, karşıt görüşleri de yayınlayacaksın tabii,ama özellikle bugün gelen "peygamberimize laf etme,senin de sonun hrant dink gibi olur" diyen ve klavye delikanlılığından bahseden kişilerin göz ardı edilmemesi için bence yorumlarını yazı olarak yayınlamalısın.. Okuduğunu anlamayan,beyninde oksijen yerine başka şey tüketen insanlar olarak da başlık atabilirsin,tabii her şey bir yana her boku bilen sensin,ne istersen onu yaparsın,sadece tavsiye.. Sevgiler J.

bridge denen arkadaşın terry nin idrar torbalarını öpmesi lazım.hayat kurtaran insanla tokalaşmamakta neymiş.