96 - Garden State

Posted by her boku bilen adam | Posted in | Posted on 19:22

Bazen içinde bulunduğun ruh hali o kadar içinden çıkılmaz bir durumdadır ki o durumun içinden çıkmak için çözüm üretmek bile gelmez zaten aklına. Çünkü o  ruh hali zaten seni içine öyle bi hapsetmiştir ki, ne nerde olduğunun farkındasındır, ne ne yediğinin içtiğinin, ne nefes aldığının, ne de nerde uyuyup, ne zaman uyandığınının...



Etrafında şeffaf tuğlalardan örülmüş bir fanusla hayatına devam etmektesindir. Herkes seni görür, herkes sana bakar ama sen kimseyi görmeden, bazen gördüğünün bile ne olduğunun farkına varmadan yaşamına devam eder haldesindir.

Seni seven, sana değer veren herkes sana bakar ve senin bulunduğun bu duruma üzülür, yer bitirir kendisini. Sevmeyenlerin zaten umrunda değilsindir bile. Zaten sen etrafta fanusunla dolaşırken de, kendini odana hapsetmiş hiç bir şey yapmadan dururken de, sabahleyin uyanıp saatlerce amaçsızca tavanı seyrederken de; ne etrafında sana acıyan, üzülen ya da sevinen gözleri farkedersin ne de onların sözleri senin fanusundan içeriye girebilir.

İrtifa kaybeden bir uçağın içindeymiş de herkes endişeyle panikle çığlıklar atarken sen kemerini bile bağlamamamış öyle boş gözlerle etrafa bakar haldesindir.

Telefonlara cevap vermediğin, kapına gelip zilini çalan arkadaşlarını kapı deliğinden gözetleyip de gitmelerini beklediğin, aynı evde yaşadığın insanların bile yüzünü görmediğin; kısaca yaşamadığın yaşamında sanki her şey üst üste gelir sen tepki ver diye.

En sert yerden vuran bir haber alırsın.

Ama sen zaten yaşamını yaşamadığın için o haber bile etkileyemez seni. Sen yine fanusunun içinde durup filmdeki anlamsız figüran olarak durursun köşende.

"Bu çocuk böyle değildi ya ne hale gelmiş" diyen fısıltıların, göz süzmelerin bile faydası yoktur.

Sana yiyecek bir şeyler uzatır birileri zevk al en azından bir şeylerden diye. Ama sen sadece kahvenden, sigarandan, çikolatandan bir nefes, bir yudum, bir ısırık alabilirsin. Onları da zevk aldığın için değil, sadece kendini uyuşturmak için...

En absürt olaya bile gülmeyi bırak bir tebessüm bile gösteremediğin, normalde kavga bile edebileceğin bir durum karşısında sessiz kalmayı seçtiğin, en acı olayda etrafa sadece boş gözlerle bakıp sanki kamuflaj giymiş de ortalıkta olduğunu kimse görmesin diye uğraştığın o anlardan birinde çok alakasız çok garip çok acayip bir yerden birileri gelir.


Sanki o fanus hiç yokmuş gibi konuşmaya başlar seninle. Ya da sen aslında duymaya başlamışsındır birilerini. Duymayı geç birini dinliyorsundur uzun uzun zaman sonra. 

Sonra sana bir şarkı dinletmeye çalışır. Aylardır hep aynı şarkıları dinleyen sen, kendini bambaşka bir şarkıyı dinlerken bulursun; üstelik hoşuna gitmiştir bu şarkı. Uzattığı ve aslında hiç hazzetmediğin şeyden tadarsın birden. Tadı kötü bile gelse sırıtırsın. Bu sırıtma aylar sonra suratının aldığı ilk tebessümdür. Hem de gerçekten hissettiğin ilk tebessüm.

Sonra onun salakça esprilerine gülerken, aptal halleriyle dalga geçerken, dil sürçmelerine kahkahalar atarken bulursun kendini.

Daha önce hiç gitmediğin bir yerde aslında hiç yapmayacağın, aklının ucundan bile geçmeyen bir şey yaparsınız beraber. İçini kaplayan, seni kendi içinde hapseden o ruh halinin akıp gittiğini hissedersin o şeyi yaparken.. Ona sarılıp ağlarken bulursun kendini. Yaşamadığın tüm yaşamın yorgunluğu dökülür gözlerinden..

Artık hayata dönmüşsündür sanki tekrar.

Sonra gitmesi gerekir birinin. O ya da sen farketmez..

Minnetarsındır ona seni hayata geri döndürdüğü için ama ifade edemezsin. Bir zamanlar ağzı binlerce laf yapan o adam gitmiştir çünkü. Her ne kadar geri dönse de daha emekleyen bebek gibidir yeni hayatında. Nefes almayı bile yeniden öğrenmekteyken nasıl cümle kurabilirsin ki zaten.

Sonra gidersin..

Ama gidemezsin..

Saçmalaya saçmalaya gidemediğini anlatmaya çalışırsın ona..

Sen anlatamadıkça o anlar.

Gerçekten anlar...

Anladığını hissedip sorarsın :

Peki şimdi ne olacak ?

Comments (19)

Tıkandım kaldım okuyunca.

cok sacma gelecek bılıyorum ama soylemeden gecmek ıstemedım
:::
ne yazık kı
zaman herseyı cozer
ama su beklemek olmasa

2004'de anne olduktan sonra ne film seyredecek ne de kendime ayıracak vakit bile bulamadım uzuuuun yıllar boyunca :)

Sanırım bu film de o arada gümbürtüye gidenlerden, baktım şimdi Imdb puanı oldukça iyiymiş. LetGo' yu da ilk defa dinledim ama hoş, beğendim. Yorumun da fazlasıyla ilgi çekici olunca ilk fırsatta seyretmek isterim.
Teşekkürler

kamyon gibi çarptı bana...

hiçbirşey olmaz zamansızca kalır aklında hatıralarının camı
böyle yaşamayı da öğrenirsin sonra birileri sana yaşamanın bu olduğunu öğretir böyle gider..
güzel film!

Allak bullak etmek deyiminin kullanılabileceği bir an yaşattın bana, kalemine sağlık, sevgiler...

içinden çıkılmaz bir hali su gibi dupduru anlatabilmişsin, eşdeğer ruh halime ninni gibi geldi, saol.

olur bazen öyle.

ya videolari sonradan izledim, hakikateb filmdeki cocugun ruh halini anlatmissin. ucak sahnesinde cok etkilendim, hindistanda dusen ucak haberinin ustune bu da tuz biber ekledi, sanirim bu yil Turkiye'ye gelmek icin kara yollarini kullansam iyi olacak :)

çok çok şahane bir film, şahane bir hikaye, dupduru, sıcacık. izlerken ağladım. hikayeyi kendimle bağdaştırdığımdan değil, sadece o uzun zaman süren yorgunluk hissi, ardından o bir anda hissedilen saf sıcaklık, ilişkiler,zaman,hayat... daha yaşayacak iyi-kötü biçok şey olduğunu çok güzel hatırlatmıştı film bana. ara ara açar izlerim..bitmez daha kelimelerle anlatarak film gerçekten. müzikleri ise tek tek şahane.

Natalie Portman dan başka kimse yakışamazdı bu hikayeye izlemem gerek. izlemek isediğim ilk film oldu şu son haftalarda hiç biri ilgimi çekmiyordu.

Garden State'i ilk izlediğimde (2 sene önce ) kendimden bişeyler bulma değil de yüzüme tokat gibi çarpan küçük ayrıntılar vardı. Aynı ayrıntıları 2sene sonra senin yazında bulunca bir garip olmuş.
Ellerine ve yüreğine sağlık. (:

malın gözü'nün röportajıyla fark ettim blogu. biraz geç kalsam da ben de burdayım artık, hele de bu etkileyici yazıdan sonra.

video mu vardı. görmemişim

heyy,

bir sinema sever, torrent'i de acayip sever olarak; garden state'i gecen sene seyretmistim. guzel yazinizla filmi tekar hatirlattiniz bana, kibarligi birakip direkt eyvallah derim..

bazi insanlar; potansiyelleri siradanlik icin cok fazla olsa dahi, nedenlerini bir sekilde unuttuklarindan ya da unutmak istediklerinden dolayi siradan bir yasami tercih ederler, zamanla da buna alisirlar.

derken beklenmedik bir zamanda, biri uzerine vazifeymis gibi ona elini uzatir, alisik degildir ki bu duruma; tut(a)maz o eli. sonra israrlara dayanamaz da tutar. ona daha once bu kadar israr eden de olmamistir, belki sadece bu yuzden tutmustur bu uzatilan eli. bu vesile ile sevse de bu duyguyu, yillarin aliskanligi mevcuttur.

uzaklasmak icin pek cok sebeb yaratir ve o eli birakir, gider. siradanligina donerken, biraktigi yerden baslamaya calissa da mumkun degildir. enteresan duyguyu hissetmistir bir kere. gozunu kapadiginda "hic" yerine "o" vardir. hayatinin siradanliga dogru gidisinin basina donmus, belki ilk defa gecmisiyle konusmustur. lakin, karar yine kendisinindir..

bu da benden.

iyi sabahlar.

Yazı filmden daha etkileyici olmuş.

senin profilinde görüp "o kadar iyi demek" demiştim filme, ve bu sömestr izledim. çok beğendim, en sevdiğim filmlere koymam gerçi ama senin neden koyduğunu anlarım. bu öyle bir film işte. bazen böyle anlamsız, tarif edilemez bir ruh hali içindeyken nokta atışı olan filmler vardır, bu da onlardan biri. hatta üzülmüştüm film bittiğinde, keşke filme aşık olabileceğim bir ruh halinde olsaydım diye.

"let go" da filme çok yakışmış.

şu ilk100de coenlerin kaç filmi olcak, bütün merakım bundan mütevellit.

big lebowski
barton fink
fargo
millers crossing
the man who wasnt there
no country for old men
burn after reading

bu filmleri görmezsem, seni dövdürürüm. :) güldüğüme bakma sen.

Sevdiğin herhangi bi şarkıyı dinlerken ya da uzun uzun kelimelere döktüğün bi filmi izlerken 'acaba beğenecek miyim 'diye soruyorum kendime her seferinde ama, hepsinin sonunda kocaman bir tebessüm yerleşiyor suratımın tam ortasına.

Aslında gitmemem gereken bi yere giderken, bir anda gitmemem gerektiğini fark edip geri döndüğüm bi andaki kadar mutlu oldum filmin sonunda.

Ama doğruyu söylemek gerekirse hepsinden çok,filmin sende bıraktığı izleri sevdim.