17 Nisan 1993 sabah saat 09:00
Ben o zaman anneannemlerle birlikte yaşıyorum. Nedenini sormayın, uzun hikaye. Kardeşimi ise sabahları annem getirip bize bırakıyor.
Bir cumartesi sabahı o sabah ve kardeşimle erkenden kalkmış önce çizgi filmleri seyrediyor ardından da bahçeli evdeki ağaçlardan birine amaçsız bir şekilde çıkmaya çalışıyoruz. Derken dedem evden mandalin bahçesini sulamak için çıkıyor ve yanımızdan geçiyor. Ben hemen sabah haberlerinde çizgi filmleri kesip verdikleri flaş haberi dedeme yetiştiriyorum acar muhabir edasıyla :
Dede, Özal'ı hastaneye kaldırmışlar.
Dedemin cevap net :
Gebersin pezevenk!
Ben aslında tahmin ettiğim cevabı duyduğum için sırıtıyorum. Sonra eve dönüyoruz kardeşimle. Televizyonu açıyoruz yine. Tüm kanallarda aynı haber : Özal hayatını kaybetti.
Ben önce şok oluyorum sonra da "Dedem duymaz da ilk ben haber veririm umarım" diye geçiriyorum içimden. Niyeyse çocukken böyle bir flaş haber verme isteği vardı bende.
Neyse dedem geliyor öğlen. İçeri girer girmez hemen atlıyorum :
Dede, Özal ölmüş!
Dedem önce bir duraksıyor, sonra hüzün çöken bir ifadeyle şöyle diyor :
Yapma bee...Gençti la yazıg olmuş..
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
gebersin pezevenkte koptum abi :)
insani tepkilermiş dedeninkiler. garip, dengesiz ama insani. kızınca gebersin, ölünce yazık; çoğumuz böyleyiz zaten. bi de şunlar var mesela, merhum'u ekranda her görüşünde "yeter ya yürümeyi bile beceremiyosun, yeter öl artık" deyip, öldüğünde yazıg demeyi bırak sessiz bile kalamayan, ardından üzülenlerle dalga geçen birileri var.
yazıg.
aynı hikayenin babamlısı var bende. ana avrat küfrettiğini özal haberlerde göründüğü zaman duyardım. baya saydırırdı. yaranmak için ben de bir iki masum hakaret savururdum. ama ölünce evde bir bayram havası falan yaşanmamıştı. bugün aynı sükuneti duydum ben de. nazarımda hiçbir zaman badem gözlü olmayacak olmaları, yazık diye iç geçirmeme mani değil.
işin komiği, 90'ların başındaki şu tv programı geldi aklıma. hani siyasilerin kuklalarıyla skeçler yaparlardı. belli başlı birkaç figür vardı. malum, biri de erbakan. şimdi 90'lar biraz daha uzağımızda kalmış gibi geldi.
aynen ben de gebersin pezevenk kısmında koptum :)
Ben kopmadım o kısımda.
Çünkü bizim tonton dede ve ninelerimizin ölüm haberlerine çok bir içerleme durumu vardır. Birde burdan bakmak lazım artık insanın torunu olunca ölümü daha yakın hissediyor.Yine de kızgınken söylediklerini bilecek kadar bilge olmuyorlar.
benzer diyaloglar üç evden birinde geçmiş olmalı. ''sussam gönül razı değil'' şeklinde.
Şimdiki genç de değil ....
adam hayattayken "ya yeter artık, git, kenara çekil, hatta öl artık, geber" filan diyorsun ama ölünce de "iyi oldu" diyemiyorsun. üzülüyorsun... hayattayken de ölünce de verilen tepkiler, her ne kadar zıt ve çelişkili görünse de değil abi. ikisi de tamamen insani tepkiler...
Herkes insani tepki demiş ya,takıldım kaldım ben orada.
Hiç düşünüyor muyuz, bir gün bizlerde o yollardan geçip,aynı ölümü tadacağız.
Hepimizin seveni/sevmeyeni var ve öldüğümüz de ya da yatağa düştüğümüzde bizlere/sevdiklerimize bu tür söylemlerin olması hoşumuza gider miydi?
Dedem ölmeden önce, senin deden gibi Özal a küfretmişti ve çok tuhafıma gitmişti.
Dedem felç olup yatağa bağımlı kaldığında anladı sanırım ya da vicdanıyla hesaplaşmaya başladı ki geçmişte söylediği/hissettiği her şey için pişmanlık duymuştu.(ama çok geçti)
Bu dünya yalan bir dünya!
Her insan iyi ya da kötü bizi ilgilendirmez ki.
Neyse,çok uzattım,toparlayamayacağım.:)
Allah rahmet eylesin gidene.
ben bi ankarada kafede çalışıyodum o sıra ve hangi güne denk geldiyse artıkk, o gün canlı müzik vardı, hoplaya zıplaya gittim özal ölmüş diye çünkü benim aile eşrefında ve olağan çevremde seveni yoktu rahmetlinin. ana baktım patron zırlamış, içerde cansız bile müzik yok, ortam bi ağır, şaka yapıyolar gibi gelmişti.