Ne zaman herhangi bir Türk futbolcuyu, şarkıcıyı, sanatçıyı yersem hemen “sen yabancı hayranısın” gibi bir yaftalama ile karşılaşıyorum. Yabancısı yerlisi mi var; bana göre kötü olana kötü, iyi olana iyi diyorum işte ne var bunda. Bi de şu “bi boku da beğen” lafı yok mu çıldırtıyor beni. Milletin beğeni düzeyi o kadar yerlerde ki sen ortalama bi şeye kötü bile değil; sadece orta düzeyde dediğin zaman bile celalleniyorlar. Recep İvedik’i beğenmiyor, Serdar Ortaç’ı dinlemiyorsun diye “entel dantel” damgası yiyorsun. Bu durum karşısında sen onlara “zevksiz” bile diyemezken onlar seni iki dakkada “Türk Düşmanı” ilan ediyorlar.
Ben çocukken o zamana göre lüks sayılabilecek (
muz, çikolata, pasta vb.) şeyleri yediğimiz zaman büyüklerimiz tarafından tembihlenirdik “
bahsetme kimseye ayıp olur bulan var bulamayan var” diyerekten. Şimdi büyüdük ve herkes sıçtığına kadar ilan eder oldu. Özellikle
Twitter’da her öğününü de takip edebiliyorsunuz takip ettiğiniz kişinin. Hatta
FriendFeed’de bir de fotoyla belgeliyorlar. Tamam zaman değişti artık böyle şeylere takılmamak lazım. Hani doğumgünü olur yıldönümü olur pastayı çeker koyarsın; ya da ne bileyim güzel bir mekandasındır içki sofrasını gönderirsin dostlarına “
siz de burda olsanız keşke” falan diye ama kardeşim çiğnediğin sakızın bile fotoğrafını çekip koyuyorsun gına geldi artık. Bi lokma iste ucundan vermez ama; anca fotosunu çekip atar sana blututtan.
Bloomberg HT kanalında
Dragons’ Den adında bir yarışma var. Yarışmada
Ejderler olarak adlandırılan
Britanya’nın en önemli zenginlerinden
5’i ve onlara projelerini beğendirmeye çalışan girişimcileri izliyoruz. Girişimciler bir ürün ya da projeyi getirip sunumunu yaparak belli bir kar payı karşılığı
Ejderler’den sermaye istiyor. İşin en izlenir kısmı da
Ejderler’in girişimcileri sorgulama kısmında başlıyor. Kesin yakında
Türk versiyonu da çıkar.
Koç, Sabancı ailelerinden dizerler 5 kişiyi. Güzel de olur aslında.
Şurdan bir göz atın derim.
Size geliyor mu bilmiyorum ama bana
Feysbukta durmadan kendisine hayran olmamı isteyen insanların talepleri geliyor. Hani
“bana hayran olur musun?” komedisi bir yana; bu insanlar ayrıca kendi hayran sayfalarının da yöneticileri. Ben bunları ortaokulda lisede öğretmenlerin peşinden koşup “
hocam 1 puanla teşekkürü / takdiri kaçırıyorum” diyip bi nevi kendisine teşekkür, takdir edilmesini isteyenlere benzetiyorum.
Twitter’a ya da bloga içinde “
bok, göt” gibi kelimeler içeren şeyler yazdığım zaman gelen tepkiler var bi de ki onlara ayrıca hastayım. Meğer ne kadar da konuştuğuna dikkat eden bir toplumuz da biz benim haberim yok. Kaldı ki günlük hayatımda gerçekten de öyle küfür eden bi adam değilim. Ama
göte göt, boka da bok derim yani ne var bunda. Hayatında hiç sıçmamış gibi davranan bu zatların da her esprili cümlenin sonuna
Fırat ağzıyla “
göt bok sıç dinimiz amin enneee eheh eheh” yazması da ayrı ironi ya neyse.
Hani bilgisayar/konsol oyunlarında kendiniz bir karakter yaratırsınız ve o karakteri yaratırken de gider acayip bir bıyık, uçuk renk bi saç, garip garip kıyafetler falan koyarsınız ya..hah işte alın size
Hayko Cepkin’in yeni imajı :
Şebnem Ferah’ın albümü hani dinledikçe güzelleşecekti ? Kaç ay oldu dinliyorum hala tırt geliyor bana. Valla kimse kusura bakmasın ,ki bunu kendisini seven ve “
Kadın” albümünün Türkiye’de yapılmış en iyi albümlerden biri olduğunu düşünen biri olarak diyorum,
Şebnem Ferah bi git allahaşkına..
37 yaşında koskoca kadın oldun hala seni bi adam terkediyor sen de onun üzerine aynı lisesli kız ağıtlarını yakıp duruyorsun. Sana tapan kitle de ne yapsan beğeniyor. Nerde "
Kadın", nerde "
Artık Kısa Cümleler Kuruyorum" nerde şu dandik şarkılar. Karşımda sen varmışsın gibi konuşmamın nedeni de az sonra blogu basacak olan hayranlarına seni tanıyormuşum da samimi bi eleştiriymiş gibi bunu sana söylüyormuş havası yaratmak ama; biliyorum ki az sonra gelip ağzıma sıççaklar.. Dur hemen Fırat gibi sevimli olayım.
Ağzıma sıççaklarmış, bok yapcaklarmış enneee ehe eheh (bu ne lan)
Oscar ödül törenini ve filmleri izledim. Tören hakkında bir şey demeyeceğim de filmler hakkında bir yazı yazarım bir kaç güne. Ufak olarak bahsetmek gerekirse
Sandra Bullock o dandik filmle o ödülü alıyorsa…Neyse yazıya saklayayım.
Kadın ve Aileden Sorumlu Bakan (ki böyle bir bakanlık olması da ayrı komedi)
Selma Aliye Kavaf’ın “
Eşcinsellik bir hastalıktır ve tedavi edilmesi gerekir” lafını duymak beni pek şaşırtmadı açıkçası. Zira bu kafa yapısında olduklarını belli etmek için illa bu tip açıklamalar yapmalarına gerek yok. Ama sağolsun en azından açıksözlüymüş. Şimdi bu bakan hanım aileden sorumlu olduğu için bu açıklamayı duyan ve çocukları eşcinsel olan anne-babalardan çocuklarına nasıl davranmalarını bekliyor acaba ? Geçekten merak ettiğim için soruyorum. Hani oğlu gay diyelim adamın, nasıl bir tedavi yöntemi uygulayacak çocuğuna ?
Selma Aliye Kavaf, Canan Arıtman, Meral Akşener … Meclisteki öne çıkan kadın vekiller bunlar. Şimdi bu kadınların erkek vekillerden farkı ne ? Bir de diyoruz ki kadın vekiller artsın. Ben tek fark olarak ayakta işeyemezler diye düşünüyorum.
Selma’dan o konuda umutluyum gerçi.
Kaan Sezyum’un eşinin ardından
yazdığı yazıyı mutlaka okuyun.