Ekmek Parası Be Ağbi

Posted by her boku bilen adam | Posted in , | Posted on 00:00



Bugün bu ülkede, kulübünden yılda minimum 1 milyon euro alıp, o bar senin bu bar benim gezip sahada uyuyan futbolcusundan tut da, iki saçma şarkı yazıp araya iki "dım tıs" sokarak şöhreti yakalamış adamların ağzında bile tek bir laf var : Ekmek Parası

Atilla Taş'dan tutun da İbrahim Tatlıses'e kadar herkesin dilinde bu kalıp.

Sergen Yalçın bile zamanında verilmeyen penaltıdan sonra çıkıp "biz de bu işten ekmek yiyoruz" demiştir.

Reina'da yarım ekmek tavuk döner satılıyor da bizim haberimiz mi yok bilmiyorum ama insanlar yaptıkları işler ne olursa olsun, bu kalıba sığınarak kendilerini mazlum durumuna sokmayı becerebiliyorlar.

Ve günde 15 liraya çalışan amelesinden tut da, sırf nöbette 50 hastaya bakan doktor bile bu lafı duyduğunda " haklı la herif" diye tepki verebiliyor bu ülkede.

Arkadaşıyla ya da yalnız bir gece çıkıp biraz da bir şeyler içen, hafif de çakırkeyf olan bir adamın ağzına mikrofonu, gözünün içine de kamerayı sokup duran ve aptal aptal sorular soran ve kendilerine "BASIN" diyen bir grup yavşak da karşılığında tepki alınca " bize saldırdı, özgür basına saldırı, biz de bu işten ekmek yiyoruz" diyerek mağduru oynayabiliyor.

..ve ekranları başında bunu izleyen bilinçsiz, hatta bilinçsizi geçtim, bildiğin gerizekalı halk da sırf "ekmek" vurgusunu duyunca, sadece saçmasalak sorulara (ki soru bile değil onlar) cevap vermedi diye on dakikada olay yerinde biten polislerin sürüklediği bir sanatçısı için (hele bir de sarhoşmuş) "vay şerefsiz" diyebiliyor.

Ya bu olaydaki polislere ne demeli ?

Bundan 4 yıl evvel fuarda bir arkadaşımla beraber, adamın birinin bir kadını ikide bir tokatladığını görmüştük. Kadının yanında bir de çocuk arabası vardı.İçinde de bir çocuk. Adam kadına bir şeyler söylüyor kadın cevap verdikçe de tokatlar, ardından da yumruklar ardı ardına geliyordu. Derken olayın yaşandığı yerine tam 20 - 25 metre yakınlarında 3 tane polis gördük. Ben hemen gidip polislere adamın kadını dövdüğünü gösterdim ki zaten sesleri bile geliyordu.

Polislerden aldığım cevapsa şuydu : Karısı falansa bir şey yapamayız, aile meselesi biz karışamayız.

Gözünün önünde bir kadını döven adama ses çıkarmayan, yanıbaşında kafa kesenlerin çemberini 250 günde daraltan, sadece slogan atan kızları bile saçından sürükleyen, birileri eylem yapınca çocukların bile olduğu bir sokağı biber gazına bulayan yurdumun polisleri "Timuçin Bey yalnızsınız bu gece, aşk yok mu aşk" sorusunu cevaplamayıp bir de utanmadan ekmek parası peşindeki özgür basına tepki veren sanatçı bozuntularına haddini bildirmek için 5 dakika içinde olay yerinde bitiverebiliyor.

Hem de sanatçı bozuntusunu (!) saçlarından tutup yerlerde sürükleyip ellerine kelepçeyi geçirerek.

Belki de şu anda Türkiye'deki en yetenekli aktörlerden biri Timuçin Esen ve de eşine rastlanmayacak kadar da mütevazı, kendi halinde biri. Ne kimseye sataşmış başkaları gibi ne de skandallarla gündeme gelmeye çalışmış. Sadece işini yapan ve o işi de gerçekten mükemmel yapan bir adam. Sırf Gönül Yarası filmindeki muhteşem oyunculuğuyla bile şimdiden unutulmaz aktörrlerden biri olmuş biridir benim ve pek çok insanın gözünde.

Ve biz bu adamı alıp kelepçeleyip,kafasını da yarıp nezarete tıkıyoruz.

Yarın sokakta gördüğümüzde imza, fotoğraf istesek de yüzümüze bile bakmadan çekip gitse "götü kalkmış, halk seni oraya getirdi" demeye hakkımız var mı ?

Yok.

Çünkü biz ekmek kavramının içine sıçan adamlara rating yaptırıp onların Timuçin Esen gibi Uğur Yücel gibi adamların peşine takıyoruz.

Basın Özgürlüğü
'nün tanımını "yavşaklık" olarak değiştirtiyoruz bu adamlara.

Başbakan'a sivri bir soru sorabilmek yerine gerçek bir sanatçıya "aşk var mı aşk" diye sordurtuyoruz. Cevap vermeyince de "Götün kalkmış oğlum senin, komserim alın bunu içeri de içki içmeyi görsün" diyoruz.

Aslında haksız da sayılmayız be...

Ne de olsa ekmek parası be ağbi..

*Normaldekinden daha kaba bir dille yazmış olabilirim.Mazur görün çok sinirlendim bu olaya.

Comments (10)

Vidyoyu izledigimde adam oldurdu sandim. Degilmis.

Üstat eline sağlık, benim gibi düşenenlerin de olduğunu bilmek ne güzel...


Ayrıca yavşak yakıştırması son derece yerinde olmuş, meğer basın özgürlüğü ve yavşaklık ne kadar özdeşmiş.

eline koluna sağlık cancağzım.

bana kalırsa hiç de sert bir dil değil bilakis yumuşak bile yazmışsın diyebilirim... ellerine sağlık...

Dün işlerim olduğundan dolayı takip edemedim neler olmuş neler bitmiş. Sabah televizyonu açtığımda gördüm Timuçin Esen'i. İnanın haberde söylemese o yerlerde süründürülen, linç edilen adamcağızın Esen olduğunu katiyen anlayamazdım. Yemin ederim sinirden gözlerim doldu.

Tamamen güdüsel bir şekilde açtım blogunu. Umarım Hbba bir şeyler çiziktirmiştir dedim kendi kendime. Ve inan yazmamış olsan, birkaç kelam etmeni rica edecektim senden. Ben de aynı şekilde bu hayvanlar için çok hafif tabirler kullandığını düşünüyorum.

Bu ülkede magazin gazeteciliği anlayışı ne ara bu kadar insanlık dışı hale geldi, ne zaman bu kadar şerefsizce (şerefsizlik maalesef çok çok hafif bir kelime) yapılmaya başlandı, ne ara kendimizi bu kadar kaybettik bilmiyorum.

Hele polise yorum bile yapamıyorum artık, ki hakkatten de adamlara yorum bile yapılmıyor artık dayak yememek için. Yani alenen bu kadar problemli olduğu ortada olan bu kurum hakkında halen nasıl bir şeyler yapılmaz anlamak mümkün değil.

Levent Kırca, sabah haberturk'e röportaj vermiş. Onu okudum bu haberi gördükten sonra. Bir bayanla yemek yerken gazeteciler gelmiş bulundukları yere. Levent Kırca da yanlarına gidip çekecekseniz buyrun yanımıza, saklayacak bir şeyimiz yok demiş. İstemiyorsanız çekmeyiz demişler. Çekmeseniz daha iyi olur deyip giderken gazeteci müsveddelerinden bir tanesi adamın kafasına hamam böceği koymuş ki sinirlensin, bağırsın çağırsın. Kırca da o anda tırlatınca hepsi birden çekim yapmaya başlamışlar. Sonra haberin adı "Kırca, gazetecilere saldırdı" oluvermiş.

Afedersiniz de, bir zahmet basın özgürlüğünüze sokayım be arkadaşım!

ben bu yazıyı çok beğendim.

ben de sonradan okuyunca aslında az bile demişim dedim.

hele dün bir bsın toplantısı yaptı magazin gazetecileri görmeniz lazımdı. nasıl da mağduru oynadılar utanmadan.

mert,

özlemişim senin yorumlarını.

Magazin sever bir ülkeyiz malesef. Aile içinde ya da arkadaşlar arasında toplandığımız zaman üçüncü cümlenin sonrasında dedikodular dönmeye başlar, malum... Bu ülkenin, bu coğrafyanın genlerine işlemiş bir gerçek bu.

O yüzden bu yaşananlar çok normal. Ben olsam ben de aynı şekilde saldırgan bir tutum sergiler, hatta üşenmeyip bir akşam bir köşede sıkıştırır, döverdim bu adamları. Hatta şu halimle bile döverim, nedir yani? :s

Polislere diyecek bir şey yok zaten. Her daim "doğrunun karşısındalar" kendileri. Gerçek bir "anti" parantez ile "ellerine kollarına sağlık" diyorum "Okmeydanı gençlerinin"...

Yıldırım Türker bir yazı kaleme almış konuyla ilgili. Timuçin Esen'le bizzat konuşup olayın aslını sormuş:

http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalYazarYazisi&ArticleID=958745&Date=12.10.2009&CategoryID=97

Çok da güzel bitirmiş yazının sonunu: haydi basın özgürlüğünden konuşalım.

Benim dayim da gazetecidir. Onla yasadigim cesitli tartismalardan cikardigim sonuc sudur ki bu adamlar birbirlerini her zaman tutuyorlar. Zaten propaganda gucu de ellerinde, buna dayanarak resmen at kosturuyorlar. Ugur Dundar'in objektifligini istisna kabul edersek hepsi ayni bok...
Teoman'a da yapmislardi bunu, bilenlere hatirlatma bilmeyenlere bilgilendirme olsun...

http://www.youtube.com/watch?v=52tT74sM04M

Bi de dikkatimi ceken sey su ki, son zamanlarda polisin ne kadar da cok vukuati olmaya basladi, sizce de oyle degil mi?! Acaba Akademi yeni gelenler icin bir kriter belirlemiyor mu artik?! :/