1 ) Masumiyet - 1997

Posted by her boku bilen adam | Posted in , , | Posted on 17:20


"90'ların en iyi Türk filmleri" listesini hazırlarken öncelikle çok sevdiğim filmleri bir kenara yazdım.Daha sonra da belki benim hatırlamadığım filmler de olabilir arada onları da kaçırmayayım diye bir araştırma yaptım.90'lı yıllarda çekilmiş olan tüm Türk filmlerine göz gezdirdim.Bu ufak çaplı araştırmadan sonra 10 tane film çıkardım 90'lardan.Daha sonra aslında pek de içime sinmeyen filmleri listeden çıkardım ve 6 başlık altında (azize'nin de kontenjandan girmesi ile) 7 film çıktı ortaya.Bu işlemden sonra da bunları bir sıraya sokmam gerektiğini düşündüm ve okuyanların da bildiği gibi 6'dan 1 numaraya doğru sıralamaya başladım filmleri.
Sonuçta bir filmi diğerinin önüne geçirmek her zaman içine sinmiyor insanın.O arkada bıraktıgınız filme biraz haksızlık gibi kalıyor bazen içinizde.Tüm bu sıralama işlemlerini yaparken de dolayısıyla zorlandım diyebilirim.Ama içime sinen bir sıralama da oldugunu belirteyim.Bu sıralamayı yaparken diğer filmlere nazaran sıralamda hiç zorlanmadıgım tek bir film vardı.Bu listeyi hazırlarken de önce onu yerine koyup diğer filmlerin arasında sıralama yaptım.O film, 1 numaradaki filmdi.Önce onu yerleştirdim listeye en tepeye.


O en tepedeki film Zeki Demirkubuz'un Masumiyet'iydi.Usta işi yönetmenliğinin yanında Haluk Bilginer,Derya Alabora ve Güven Kıraç'ın muhteşem performans sergilediği film benim açımdan sadece 90'ların değil tüm zamanların en iyi Türk filmi bile olabilecek kapasitededir.


Yusuf'un Kapısı

Film açık kalmış bir kapının aralığından Güven Kıraç'ın oynadığı Yusuf karakterini görmemizle başlar.Hapishanede 10 yıl yatan Yusuf'un tahliye olmasına üç gün vardır ve Yusuf tahliye olmak istemediği için bir dilekçe yazmıştır.Dilekçede tahliye olması durumunda "istemeden de olsa" bir suç işleyecegini ve hapishaneye geri döneceğini yazmıştır.Hapishane müdürü dilekçeyi okurken kapattığı aralık kapı tekrar açılır.Müdür kapıyı tekrar kapar;ama o kapar kapamaz yine açılır.

Demirkubuz,Masumiyet'te kullandıgı bu "açık kalan kapı" sahnesini daha sonra çekeceği filmlerde de sık sık kullanacaktır.


Yusuf'un dışarda onu bekleyen düşmanı yoktur..Yusuf ablasını en yakın arkadaşıyla basıp vurduğu için 10 yıldır hapistedir.Arkadaşı ölür,ablası ise dilsiz olur.Yakını diyebileceği de sadece eniştesi ve dilsiz bıraktığı ablası vardır
İşte Yusuf 10 yıldır uzak kaldığı bu gerçek hayattan korkmaktadır.Karışmak istemez o kalabalıklara,yüzleşmek istemez eniştesinin hayatını haram ettiği ablasıyla,görmek istemez lanet eniştesinin kemerle ablasını dövmesini,o leş ortamda gün boyu televizyon izleyen bir makina haline gelmiş yeğeninin elini öpmesini istemez.Onun için cehennemdir dışarısı,oysa hapishane herkesten,tüm kötülüklerden uzakta masum olmayan insanlarla dolu masum bir kovuktur onun için.Hapishanedeki insanlar masum değildir evet;ama hepsi bir damga yemiştir ve içeri girmiştir tıpkı Yusuf'un kendisi gibi.Ama dışarısı damga yememiş,kötülükleri cezalandırılmamış,hüküm giymemiş hükümlülerin cirit attığı bir açık hapishanedir.Ve orda kaybolup tükenmekten korkar Yusuf.


Müdürün bürokrasi kokan açıklamarıyla hapishaneden tahliye edilir,içinde yer almak istemediği ve atılan voltaların gelgitlerden ibaret olmadıgı başka bir hapishaneye,hayat hapishanesine. İstemediği halde bir otobüse atlar,otobüste gözüne bir kadın ve erkek çarpar.Daha sonra bu çifti polis alır otobüsten.Yusuf ise kimbilir neydi hikayeleri diye geçirir içinden.
Derken eniştesini bulur.Leş evdeki daha da leş ortamda nefessiz kalır Yusuf.Kendisini aldattığı için yıllarca işkence etmiştir eniştesi ablasına,yeğeni bir morondur adeta.Yusuf baştan beri hiç istemediği cehennemin içine bulur kendisini böylece.
Defalarca kapatıldıgı halde açılan kapıdan girmiştir bir kere;ama dayanamaz Yusuf başka bir kapı bulur kendine ve o aralık kapıdan içeri girer.Uğur ve Bekir'in kapısıdır bu.


Uğur ve Bekir

Demirkubuz'un 2006'da çektiği Kader filminde gençlikleri ile karşılaşacağımız Uğur ve Bekir'in hayatının ortasında bulur kendini Yusuf.

Filmin geçtiği Basmane,İzmir'in amiyane tabirle en pis semtlerinden biridir.Pavyonlarla dolu olan Basmane,biz parlak çocukların pek güvenle giremediği kendine ait bir dili ve kendine ait insanları olan bir semttir.Başka bir dünyadır orası.Ve İzmir'in Basmane'si gibi başka adlarla her şehirde vardır öyle yerler.
İşte Uğur ve Bekir de o dünyadan iki insandır.


Uğur,hayatta kalmak için de pavyonlarda şarkı (?) söyleyen,açık konuşmak gerekirse orospuluk yapan 40'lı yaşlarda bir kadındır.Tüm hayatını sevdiği adam olan Zagor'un peşinde şehir şehir gezerek harcamıştır.Kendi tabiriyle "20 senedir bok kokulu otel odalarında,adını bile bilmediği şehirlerin siktirici yollarında,karılarını bile düzemeyen ibnelerin altında" çilesini çekmektedir.

Bekir ise 20'li yaşlarda iken,Uğur ile karşılaşmış her ne kadar defalarca tövbe etse de,onun peşi sıra sürüklenmiştir.


Burda hikayeyi onun ağzından dinlemenizi istiyorum.Zira Haluk Bilginer,adına "Tirat" demenin haksızlık oldugu bir performans sergiliyor bu sahnede.Tirat sözlük anlamı olarak tiyatroda,sinemada karakterin tek kişilik uzun süren monologudur.Haluk Bilginer ise "çok güzel bir tirat" diyemeyecegimiz bir işe imza atıyor.Adeta hiç yaşamadığı yılları bize gerçekten çilesini çekmişçesine anlatıyor.




"O gece düşündüm..Oğlum Bekir dedim kendi kendime..yolu yok çekeceksin.İsyan etmenin faydası yok.Kaderin böyle.Yol belli.Ey başını usul usul yürü şimdi..
O gün bu gün usul usul yürüyorum işte..."


Bekir o gün bugün usul usul yürürken,geride de kocaman bir hayat bırakmıştır.Tüm hayatı kendisini sevmeyen bir kadının peşinden,belki kapı aralanır diyerek geçmiştir.Ama o kapı Bekir için hiç bir zaman aralanmaz.Bekir de bilir bunu aslında.Onunkisi bile bile ladestir.Kabullenmiştir kendisinin de dediği gibi kaderini.Kalamaz da,bırakıp gidemez de..Ne kapatabilir kapıyı sonuna kadar,ne de açabilir..


Bana Da Vereceksin


Ara sıra çıldırır Bekir..

Bazen cinnetler geçirir.Ama Uğur da alışmıştır bu çıldırma anlarına.Demirkubuz o çıldırışlardan birini izletir bizlere.
Yalnızca Masumiyet'in değil,benim için gelmiş geçmiş tüm filmlerin içinde en unutulmaz sahnedir bu.
Tüm kişisel önyargılarımdan arınarak söylüyorum ki,aşağıdaki sahne,bütün zamanların en başarılı oyuncu performanslarını içerir.Gerek Haluk Bilginer'in;sarhoş Bekir'in artık tükendiği anı tarif edilemez sıfatlarla canlandırması,gerek Derya Alabora'nın Uğur rolündeki çilesi,gerekse Güven Kıraç'ın Yusuf'unun,karşısındaki bu ikilinin tükenişlerine şahit olduğu andaki duygu boşalması..
Bu sahne için benim süslü cümlelerim,şatafatlı kelimelerim yetmiyor.3 oyuncunun,"rollerini ne güzel yaşıyorlar" cümlesiyle özetleyemeyceğimiz bir performansı söz konusu.



Bekir : Bana da vereceksin ulan..
Uğur : Öldürücem ulan seni.

Yusuf : Abla yapma...
Öyle bir sahnedir ki bu;kızamassınız o küfürlere,gülümseyemessiniz o yere düşüşe,dalga geçemessiniz o sarhoş adamla..
Yusuf gibi boşalmaz belki siniriniz;ama bir taş oturur boğazınıza yutkunamassınız..

Seyirci ve Çilem


Tüm bunlar olurken başka bir odada uyuyan da bir Çilem vardır.Çilem,adını hakeden bir hayatın meyvesidir.Tüm bu yaşananların içinde sağır dilsiz bir seyircidir.Tıpkı tüm bunlar şehrin herhangi bir yerinde,mesela şu an siz bu yazıyı okurken Basmane'de,Laleli'de yaşanır olduğu gibi..
Tıpkı bizler gibi.Filmi izlerken kendimizi Çilem gibi hissederiz.Onun kadar yakınızdır ama onun kadar sessiz kalırız.
Ve Demirkubuz hikayesiyle bizi filmin içine çekerken,olaylara müdahele edemeyiz.Seyirci kalırız Çilem gibi,konuşamayız..

Tek farkımız Çilem duyamazken söylenenleri biz duyarız..Ama keşke duymasak deriz içimizden..
Canımız acır çünkü Masumiyet'i izlerken.Çaresiz kalırız.Filmin sonlarına doğru Yusuf bizim de elimizden tutup götürür sanki Çilem'le beraber.Çaresiz gideriz peşinden..


Çaresiz kalırız çünkü gerçektir bu hikaye."Böyle bir şey olamaz" diyemediğimiz bir hikaye anlatılır filmde.

Filmde bir sahnede otelci ile Yusuf film izlerken otelci Mehmet duygulanır ve aşağıdaki diyalog yaşanır.

Yusuf : Film bu Mehmet ağbi film.Milleti ağlatmak için yalandan yapıyorlar.
Mehmet : Yalan malan da böyle de olmaz ki kardeşim..

İşte film de bizi Mehmet ağbinin durumuna sokar.Ama Mehmet ağbinin izlediği bir Yeşilçam melodramından çok ama çok daha gerçektir film.


Peki Demirkubuz niye anlatır bize bu hikayeyi.
Uğur'un,Bekir'in,Yusuf'un,Çilem'in tüm bu çilesi ne içindir??
Kader midir,aşk mıdır,kara sevda mıdır bu..ya da Yazgı mıdır..yoksa Masumiyet'ine mi kapılmışlardır masum olmayan hayatın...Neyin Bekleme Odası'dır bu hikaye..Kime yapılmış bir İtiraf'tır..Belki hepsidir,,belki de hiçbiri..

...ve filmin sonunda Samuel Beckett'in sözleri belirir perdede.

"Hep denedin.
Hep yenildin.
Olsun.
Yine dene.
Yine yenil.
Daha iyi yenil."

Comments (12)

haluk bilginer'in oyunculuk dersi verdiği bölümü de koymuşsun mutlu oldum bir kez daha izledim. teşekkürler.

Delifişek olduğumuz zamanlarda Kadifekale'ye çıkmak, Basmane'yi turlamak ve Eşrefpaşa'da bir kahvede pişpirik oynamak hevesine düştük.

Şansımıza elimizden tutanlar oldu da oraları ilk olarak "bir sinemacı gözüyle" gezdik. Elimizden tutan Zuhal Çetin Özkan hocamızdı. O gezilerden aldığımız cesaretle Basmane benim de semtim olmuştu. Eski oteller, ilk emekçi nutkunun atıldığı çınar ve Kemeraltı'na çıkan sokaklar...

Masumiyet'in çekildiği oteli de bulmuştum. Restore etmişlerdi ama içerideki insanlar filmden gelmişlerdi sanki... Sonra o çorbacıyı aradım, bulamadım. Canım sıkılınca Basmane Gar'a sırtımı verip, garip garip gezerim oralarda. İçim rahatlar. Kirli sandığımız dünya aslında o kadar temiz ve masum ki...

Bekir'i görsek belki itin teki deriz. Adam ömür çürütmüştür o ayrı.

Bu arada o tiradın atıldığı yeri Çiçekliköy diye tahmin ediyorum. Net bilgisi olan var mı?

90'ların en iyisi hatta tüm zamanların en iyilerinden biri nasıl "Masumiyet" filmi ise, sonraki on yılın en iyi filmi de bu öykünün tamamlayıcısı olan "Kader" filmi sanırım. İkisi de çarpıcı, ikisi de oyunculuk şaheseri, ikisi de aynı derecede iç burkucu...

"tekerleme gibi konuşan biri lazım" denince hemen kolundan tutulup her filme aynı karaktermiş gibi dalan, kariyerini ve oyunculuğunu hiç başarılı bulmadığım Güven Kıraç'ın tek sevdiğim rolü.

Derya Alabora zaten bir dev...

Haluk Bilginer'in de sırf bu oyunundan dolayı sinema tarihimizde çok önemli olduğunu düşünüyorum. Israrla komedi yaptığı için bende pek kredisi kalmamıştır.

Ama tüm bunlar filmin benim 90'lar listemin de bir numarası olduğu gerçeğini değiştirmez.

zirvedir "Masumiyet"...

Güven Kıraç ve Derya Alabora çok başarılı eyvallah ama Bekir'i Haluk Bilginer'den başka kim oynarsa oynasın filmin tarafı eksik kalırdı heralde.

Buna Kader'in Bekir'ini izleyince daha fazla inanmaya başladım.

herşey bi yana, yalan malan böyle de olmaz ki kardeşim

Bu yorum yazar tarafından silindi.

kaderin boşluklarını tam manasiyle dolduruyor masumiyet, bu zamana kadar yapılmış belkide en güzel türk filmi bencede. Ve inanılmaz güzel anlatmışsın özellikle tüm kötülüklerden uzakta masum olmayan insanlarla dolu masum bir kovuk ve damga yememiş,kötülükleri cezalandırılmamış,hüküm giymemiş hükümlülerin cirit attığı bir açık hapishane tabirleri gerçekten çok güzel bi düşüncenin ürünü.Film gerçekten birçok ayrıntılarla dolu çilemi yatırırken yusuf arkasına dönüp fotoğrafı görse bütün filmin kaderi değişebilirdi belkide, belkide o charlie chaplin afişinin önünde olmayacaktı çilemle aynı vaziyette...
Kesinlikle bi devam filmi daha olmalı diye düşünüyorum üçlemenin son filmi belkide yusufla çilem in hikayesi...
Emeğine sağlık...

devam filmi güzel fikir aslında.bu hikayeye bir üçleme olmak yakışırdı.
dediğin gibi Uğur ve Bekir'in hikayesinin boşlukları tam anlamıyla doldu;ama Çilem ve Yusuf havada kaldı.Aslında o havada kalma da yakıştı bu öyküye ama yeni bir film ve Çilem ve Yusuf'un hikayesinin tamamlanması çok da hoş olurdu.

teşekkürler.

birşey değil dostum senin kadar ayrıntı uzmanından birde big lebowski yi yorumlamasını isterim.

Tek kelimeyle mükemmel bir film.

bu film benim için sadece bir film değil...bu filmde ki yukarıda bahsettiğin sahnelerden hangi birini bir hollywood filmine koyarsan koy oscar alır film de oyuncusu da. allahın belası filmin her repliği hala aklımda.

Merhaba, bu filmin pavyon sahnesinde çalan mezdeke müziğinin adını biliyor musunuz? 30.dakikalarda.

Basmanedeki otelin adını hatırlıyormusunuz? ya da en azından konumu hakkında birşeyler söylebilirmisiniz.