Issız Adam'ı İzledim..Valla İzledim
Posted by her boku bilen adam | Posted in sinema | Posted on 03:37
Bir şey popüler olmaya görsün, bizim gibi entel dantel "her boku bildigini" iddia eden tipler hemen kenara çekilip "ya bi gidin ya saçmalamayın ya, nedir yani, popülist şeyler" gibi ukala cümleler kurarız. Amma ve lakin kendi açımdan bakarsam eğer, bu ukalalıkta da genelde haklı çıkarım. Örnek vermek gerekirse de "Babam ve Oğlum" furyası estiğinde gerçekten filmden sogumuş ve gitmemiştim sinemaya; daha sonra izledigimde ise vasat bir film oldugunu görmüştüm.
İşte "Issız Adam" da bir anda popüler oldu ve her yerde filmden bahsedilmeye, filmin şarkıları çalınmaya, msn iletilerine filmden sözler yazılmaya başlandı. Yani iyice piyasa filmine dönüştürüldü.
Yukarıda da bahsettiğim gibi Babam ve Oğlum örneği de gözümün önüne gelince soğudum filmden, izlemek istemedim. Üstüne bir de Cihan'ın "mutlaka izle mükemmel film" ısrarları eklenince iyice tiksindim. Burda Cihan'a da bir parantez açmak istiyorum. Kendisi Seinfeld'deki Kramer neyse odur benim hayatımda. Benden habersiz çat kapı ziyaretler, durmadan üretilen gudik projeler ve harika(!) film tavsiyeleri ile hayatımın atsan atılmaz satsan satılmaz karakterlerindendir.
Kendisinin film tavsiyelerinden bahsetmişken bir kaç örnekle de destekleyeyim dahiliğini. Dabbe'nin gelmiş geçmiş en iyi korku filmi oldugunu iddia ederek 1 ay peşimden koşmuş, Takeshi Kitano'nun bana göre tüm zamanların en kötü filmi olan IZO adlı filmini "oglum harika film bu"diyerek kakalamış, Cloverfield adlı vasat altı filmi de tüm zamanların en iyi gerilim filmi ilan etmiştir.
İşte Cihan'ın bu güzel sicili ve her gün mesaj atıp daha izlemedin mi filmi demesi ile Issız Adam benim için adeta uzak durmam gereken filmler listesinde zirveye yerleşmişti. En son da Esra'nın yazısını okuyunca dedim tamam,bu film fıs..Ama yine de insan bir yerden sonra artık pes ediyor, biraz da merakın etkisiyle teslim oluyor "popüler" olana.
Tüm bunlardan sonra filmi gayet önyargısız izledim. İstediğim kadar uzak durayım ya da tam aksine sabırsızlıkla bekleyeyim; bir filmi izlerken gerçekten olumlu ya da olumsuz önyargıların etkisinde kalmam. O önyargılar sadece o koltuga oturana kadar vardır. Sonrasında unuturum hepsini bir anda. İşte bu yüzden de iyi bir sinema izleyicisi oldugumu düşünüyorum.
Lafı daha fazla uzatmadan filme geçecek olursam ;
Çağan Irmak bence gerçekten iyi bir yönetmen.Ulak ve Mustafa Hakkında Herşey ile ayrıca iyi de senaryo yazabildigini ispat etmişti. Benim pek sevemediğim Babam ve Oğlum ise kendisinin kısa kariyerindeki en sönük film iken en başarılı gişeyi yapması da onun adına gayet olumlu bir durum.
Her şeyden önce karakter yaratmada çok başarılı Irmak. Alper 30’lu yaşlarında… diye başlayan filmin sinopsisine en azından facebook kullananlar mutlaka denk gelmişlerdir.Alper ve Ada’nın hikayesini anlatıyor film evet;ama sadece iki insanın bir hikayesi değil bu.
Hakiki Tosunpaşa Benim
Cihan'ın bana filmi izlemem konusunda baskı uygularken kullandığı cümlelerden biri de “oğlum herif aynı sen ya yemek yapıyor,plak topluyor”.
Evet plaklarım var benim de,evet mutfakta da kendi çapımda iyiyim,pasta yaparım sevdiceğime sürpriz niyetine kaliteli müzik de dinliyorum,arkadaşlarım “nerden buluyosun bu şarkıları” derler çoğu zaman.uzar da gider bu liste.Diyeceğim şudur ki Alper karakteri günümüz erkeklerinin çok sağlam bir yansıması. Ama öyle başarılı bir yansıma ki bu; filmi izleyen her erkek kendinden mutlaka bir parça bulacak ama;filmin çizdiği Alper karakterini görüp “aynı ben la” demekte değil işin özü.Evet Alper bize,biz de Alper’e benziyoruz;ama bununla niye övünüyoruz ki ?
Issız Olmak
Arada kalmış bir nesiliz biz malum..Anne babalarımız köyden kasabadan gelip bizleri şehirlerde büyüttüler,dolayısıyla bu geçiş dönemini en içinde yaşadık,yaşıyoruz da.Yeni nesillere bakınca “zaman çok değişti” dememizin nedeni de bu arada kalışımız.Yeni nesiller o kasaba kültüründen tamamen arınmış olarak büyüdüler çünkü.
Hal böyle olunca da arada kalan bu kalabalık bir yandan Proust okuyup öte yandan halay çekmeye zorlanınca yalnızlığa,Alperliğe itilidi.Bu arada kalmışlık duygusuyla iyice nefessiz kalır olduk.O yüzden Alper karakterinin yaptığı gibi annemize bağırıp çağırmaya başladık.Üzüldük sonra niye böyle yapıyorum ki diye.Evlenmek yuva kurmak bize kabus gözüktü takı törenlerini görünce.
Ve bunun sonucunda kendi ayakları üzerinde durup,yalnız ve "özgür yaşamak" hayalimiz oldu.
Bu yalnız olma hali ilişki bazında da daldan dala konmaya dönüştü bir noktadan sonra."Doğru kişiyi bulmak için deneme yanılma" başladı.Şarkıda dendiği gibi "sevmeden sevişmeler" başladı.Böylece iyice yalnızlaştık hayat yolunda.Önce doğru insanı bulmak hayal oldu sonra da bulduğumuz doğru insana tutunmaktan korkar olduk.
İşte bu noktada filmin kahramanı Alper şehirde kendine bir dünya kurmuşken ,sistemi(!) oturmuşken ya da sistem ona oturmuşken;ne zaman annesiyle temasa geçse bünyesinde bir rahatsızlık meydana geliyor.Bu rahatsız olma durumu annesi onu ziyarete gelince de had safhaya ulaşıyor. Ağbisi eski geleneklere göre bir aile kurmuşken o şehirde sekse dayalı,mazoşistliğe varan günübirlik ilişkiler yaşıyor.Annesi ise oğlunun bu haline uzaktan seyirci olmanın,bir şey yapamamanın ezikliğini yaşıyor ve Ada devreye girince de bir umut kapısı açılıyor anne için.Oğlunun hapsolduğu bu kuyudan çıkaracak biri olduğunu hissediyor Ada’nın.
Ama olmuyor..Alper’in bünyesi reddediyor Ada’yı.Çünkü Alper kendi tabiriyle korkuyor ya da günümüzün en klişe lafını kullanmaktan çekinmeden “sorun sende değil,ben seni hak etmiyorum” gibisinden bir açıklama yapıyor.
Ada
Ada’nın filmdeki rolü de en az Alper kadar önemli. Daha ismi ile bir şeyler anlatıyor bizlere Ada.Hani biz erkeklerin “evlenilecek kız” dedikleri biri Ada.
Biz erkeklerin okyanus sandığı bir akvaryumdur dünya.Ve bizim o okyanusumuzda bazen bir ada çıkar gelir karşımıza filmde Alper’in karşısına çıktığı gibi.Sular bizi itse de illa çıkmak isteriz o adaya,meyvelerinden tatmak,ateşinde dans etmek isteriz.O ada uzaklaştıkça da kürek çekmeye bazen de yüzmeye devam ederiz. Ada da itiyor başta Alper’i ama; sonunda ikna oluyor.Ve Alper ne zaman o adanın huzuruna,doğallığına,güzelliğine tam anlamıyla kapılıyor;işte o zaman bünyesi reddediyor.Özgür olmayı seçiyor kendince.Ama aslında asıl hapislik o zaman başlıyor.Ve arkada bırakılıyor o ada.Ama günler geçtikçe o okyanus,akvaryuma dönüşüyor.Pişman oluyor Alper ama artık hiç kara görünmez oluyor..
İşte Irmak bu durumu resmederken seyirciye (hem erkek hem kız tarafına) sağlam bir darbe indiriyor.Ve filmde bana göre cinsiyet de kayboluyor bir yerden sonra.Sadece kadın-erkek , Ada-Alper değil hepsi birbirine karışıyor.Ada’dan da Alper’den de parçalar buluyoruz kendimizde.Ada adım atmıyor,Alper dönüp gelmiyor..Erkek akvaryumun fırtınalarında kayboluyor,kadın Ada’dan çöle dönüşüyor..
Çağan Irmak'tan
Çağan Irmak özellikle filmin finaline doğru enfes şarkılar eşliğinde canımızı acıtıyor.Özellikle finaldeki karşılaşma ve karakterlerin gözleriyle konuştukları sahne gerçekten de sinemamızda son yıllarda rastlamadığımız bir finaldi.Selvi Boylum Al Yazmalım'daki "Sevgi neydi sevgi emekti" repliğiyle başlayan sahneden beri sanırım böyle bir 15 dakika yaşamamıştık.
Oyunculara gelecek olursam da bana göre karakterler de oyuncular da çok başarılı.Bu noktada Esra’nın(sana laflar hazırladım) ve pek çok kişinin yazılarında yaptıkları eleştirilere de değinmeden geçemeyeceğim.Özellikle oyuncu seçimini çok doğru buldum ben.Alper rolündeki Cemal Hünal rolünün tam karşılığı olmuş.Evet itici,evet sevimsiz ama öyle değil miyiz bizler de artık.Kalabalıkların gürültülerin içinde ruhsuz ruhsuz gezen ve ancak sessizliğe dönüşen gürültüler değil miyiz artık.İfadesizleşmedik mi.Alper’in sadece plaklarını dinlerken ve Ada ile mutlu günlerinde doğru dürüst bir ifadesi olduğunu gördüm filmde.Bu da kartakterin tam karşılığı idi.Dolayısıyla Cemal Hünal rolünü gayet iyi kotarmış
Melis Birkan rolü için de açıkçası bazen biraz yapmacık kaçsa , ezberden konuşuyormuş gibi dursa da çok da fazla sırıtmadı benim için.Ayrıca o yapmacıklık da karakteri bence daha da gerçekçi yapmış ironik bir şekilde.
Filmle ilgili okuduğum bazı eleştirilerde ise filmin aralarında Ratatouille,Karşı Pencere, Nothing Hill ve daha bir çok filmdeki sahnelerden esinlenildiği ya da daha ağır bir ithamla direk çalıntı olduğu hakkında yorumlara rastladım.Ben buna da katılmıyorum açıkçası.Bir kere her şeyden önce illa bir şeyleri bir şeylere benzetmek zorunda değiliz.
Diyelim ki hakikaten benzerlik var;bu da bence filme ayrı hoşluk katıyor.Biz değil miyiz aşklarımızı şarkı sözleriyle film sahneleriyle özdeşleştiren.E bırakın da o zaman aşk filmi de aşk filmlerinden sahneler içersin.Bu film de bunu başarıyor kanımca.Yani özgün olmayan materyallerden de özgün bir yapı oluşturulabileceğini görüyoruz.
Bu filmi izleyene kadar Mustafa Hakkında Herşey’in yönetmenin en iyi filmi olduğunu düşünürdüm ama;Issız Adam öyle okkalı bir tokat patlattı ki suratıma..Eleştirilerden,övgülerden arınmış tüm önyargılarımı bir kenara bırakarak izlediğim film hayatımda izlediğim en güzel aşk filmlerinden birini izleme şansı verdi bana.Aykırı olmak adına ya da popülerleşti diye bu güzel ve acı verecek kadar gerçek masalın hakkını yiyecek değilim.
Çağan Irmak gerek senaryosu ile gerek de başarılı yönetimi ile bir alkışı sonuna kadar hakediyor.Ayrıca filmi izleyene kadar televizyonlar yüzünden soğuduğum "Anlamazdın" şarkısına da filmle birlikte çok büyük bir anlam kattı.
Kendi türü içinde 10 üzerinden 10’u hak eden bir yapım.
*Cihan,kedi olalı bir fare yakaladın.Sana olan saygım %15 arttı ve %16 oldu.
*Esra bu filmi sevmedin ya,ıssız adamlara gelesin.
:))Bu filmi bu kadar anlamlandırabilmene şaşırdığımı söylemek istiyorum öncelikle. Fİlmde kadının erkeğin birbirine karıştığı yorumlamasına sonuna kadar katılıyorum. Bu kimin hikayesiydi diyorsun çünkü bir süre sonra, birine ait olmaktan çıkıyor.
Benim için filmi yönetmenin ismiyle anmak önemli ve Çağan Irmak filmi diyememem benim için müthiş bir eksiydi.
Acaba içinde bulunduğun halet-i ruhiye midir sana bunları yazdıran dedim içimden:p
Yine de filmin sonu gerçekten iyiydi ve neden olduğunu bilmesem de,-belki de artık gerçekten böyle olduğu için- bir sinirlenme yaşadım sonunda.
Ayrıca ağzından yel alsın demek istiyorum:)
ruhaaylity :m
bu arada iki hafta öncesine ait uykusuzdaydı sanırım, V.Ö imzalı ıssız adam yazısını okumalısınız:) ben bu filmi o şekilde yazmak isterdim:)
şimdi de bana yüzde onaltı saygı azalması olur mu ne dersin hbba,
hayret ettim yorumuna, neden hayret dersen, yazdıkların o kadar tıpatıp düşüncelerime ve hislerime uyuyor ki genelde, bu yazıda daha doğrusu filmde hiç bir ortak noktamız olmaması başlı başına bir blog konusu belki:)
yani yazın her zaman olduğu gibi akıcı ve süper, ama fikirlere gelince ne çağan'ın iyi bir yönetmen olduğuna (çağan iyiyse ferzan, fatih gibi aynı dönem yönetmenler ne ki:)) ne filmin bizleri yansıttığına, ne de benzerlik konusundaki yaklaşımına katılamıyorum. hele oyuncular konusuna hiç.
filmin çıkış noktası sadece ada'nın, alper'in çocukluğunun geçtiği yerleri ziyaret ettiğinin anlaşıldığı andaki çarpıcı duygusallık, ve geri kalan tüm film bunun üzerine kurulmuş. bu orijinal olsaydı sanırım izlerken sevdiğim gibi filme de sempatim oluşurdu. ki aynı konulu bir fransız film izlemiştim. yönetmenin her sahne için yapay atmosfer kurmasına sinemada izlerken tahammül edemedim, özellikle ilk yarısında, ikinci yarı yine daha bir alıştık karakterlere de izlenilir hal aldı galiba:)
çağan ırmak televizyon projeleri için iyi bir isim ama bu kadar iddialı ve şaşalı bir yönetmen adı olmak için hem erken hem çok eksik. müzik kullanımı doğru, onun dışında ben bir sinema filminde atmosfer ve özellikli bir dil kuramayan yönetmenlere yakın duramıyorum.
sonuç olarak "ıssız adam" benim yakınımdan bile geçmeyen bir proje. seninle ayrı düştüğümüz bir konu olması en hatırlanır yanı benim için...
sevgiyle:)
ben ruhaylity derken esradan bahsediyordum ama :m filmi sevebilirsin şaşıracak bir durum yok ortada.. bu arada beni yine kandırdın gözümden kaçtı sanma..ben de bir izliyim de anlarız o zaman.. çağan ırmak'ı seviyorum 3 şubatla bir alakası olmasa bile hem de:)bir film bu derece yerden yere vurulmamalı bence, yönetmenin emeğine saygı duyulmalı en azından..
oyunculuklara iyi demişsin, inanamadım. adam çok yakışıklı diye bir artı puan alsın hadi de, kıza ne diyebilirim bilmiyorum.
Filmi izledikten sonra beni etkileyen her film sonrasında olduğu gibi bu kez de internette saatlerce ne yorum var ne yorum yok okudum bitirdim yuttum. Bir çoğu da profesyonel yazılardı bunların. Ama en güzeli, en sadesi, en gerçeği seninki oldu benim için.
Ellerine sağlık,yüreğine sağlık,
Ebru
muğlada 10000 sattı o tshirt,şehir kaosta ...
bir ara Şeyma 75 ve kasketli,gözlüklü beyiyle mutlulu yakalar gibi olur ama yine olmaz.o bir yalnız adamdır.:m
güzel bi yazı olmuş vesselam.
Bunu okuduktan sonra sanırım izlediğim filmleri bir kez daha izlemem gerekecek.Ben hiç bu şekilde bakmamıştım.Teşekkürler..
Bende hiç böyle yorum okumamıştım bu film hakkındaki çok beğendim.Yeniden izlicem