Türk Nazım
Posted by her boku bilen adam | Posted in gündem , politik | Posted on 04:36
Şiirler yazarım
Basılmaz
Basılacaklar ama
Bir mektup beklerim müjdeli
Belki de öldüğüm gün gelir
Mutlaka gelir ama
Ne devlet ne para
İnsanın emrinde dünya
Belki yüz yıl sonra
Olsun
Mutlaka bu böyle olacak ama
Demişti Nazım Hikmet en "iyimser" duygularıyla.Asrın en büyük şairi olarak kabul edilen Nazım Hikmet Ran'ın 1951'de alınan vatandaşlık hakkı bügün itibariyle kendisine iade edildi.
Marco Aurelio'yu 2 HAFTADA Mehmet, Marcio Nobre'yi 2 GÜNDE Mert yapan zihniyetin en büyük Türk(artık) şairlerinden birini "Nazım Hikmetof"luktan çıkarması 58 yıl sürdü. Malum ülkemizde bürokrasi ağır işler.
Ve ilginçtir ki yıllarca hükümetlerde yer alan sözde solakp gibi muhafazakar bir hükümet imza attı bu kararın altına. İsteyen istediği kadar seçim yatırımı desin, kömür göndermeleri yapsın bu ayıp Türk Solu'nun ayıbıdır. İstedikleri kadar seçim yatırımı olsun, hatta gerekirse Melih Gökçek'e açıklatsınlar bu kararı, yine de tebrik etmek lazım Tayyip ve çetesini. kesim yerine
Nazım'a gelince,onun için ne acı olmalı yaşadıkları. Çok sevdiği ülkesinden kaçmak zorunda kalmak, aşık olduğu toprakların binlerce kilometre uzağında hayata veda etmek.
Bir Yudum İnsan'da kendi sesiyle şu sözleri yayınlanmıştı.
.
Sadece siyasi görüşü nedeniyle en verimli yıllarını hapiste geçiren büyük bir sanatçının üslubuna dikkat ediniz. Ne kadar kırgın ne kadar yıpranmış olsa dahi ses tonunda en ufak bir kızgınlık yok. Kimseye saldırmıyor haksızlığa uğramış olduğu halde. "Basit bir nefer" dedikten sonra bile "elbette onun da bir şerefi vardır" diyerek kimseyi kırmamaya çalışacak kadar ince bir adam.
Askeri liseden mezun olan ve dolayısıyla aslında asker olan bu adamı 50 yaşında hem de kalp hastasıyken askere yollamaya çalışmışız. Canını kurtarmak için ülkeyi terkedince de "sen vatan hainisin" demişiz.
Bunu diyenler de askerliği vatan borcu olarak gören zihniyet. Onlar için Nazım'ın dünyanın dört bir yanında "Büyük Türk Şairi" diye anılması değil, bölüğün komutanından küfür yemek, patates soymak, 500 tane adamla aynı koğuşta yatmak vatan borcu.
Şehit olan gençleri tabi ki bundan ayrı tutuyorum. Burda kıyaslanacak onlar değil. Çünkü 50 yaşında bir adam yukarıda saydıklarımdan fazlasını yapamaz askerde.
Geçenlerde "freak show" tadında bir programda, karatecinin biri 100 küsur mermeri kırdı kafasıyla, ardından da göğsünden Türk bayrağı çıkardı. Salonda alkış kıyamet. Mikrofonu tuttular adama "bu vatana canım feda" dedi herif.
Vatanperverliğin her zaman için şiddetle, kanla, tüfekle ispat edildiğini sanan bir toplumda yaşıyoruz. Oysa hepsinden kolayını yaptı Nazım, sözleriyle, yazılarıyla, şiirleriyle sevdi bu vatanı. Kendisi gibi olmayanlara da saygıda kusur etmedi ayrıca hiç bir zaman.
Koğuş arkadaşlarından yazar Orhan Kemal onun hoşgörüsünü, karşısındaki insana saygısını şöyle anlatır. Hatta bu sahne Yetkin Dikinciler'in Nazım Hikmet'i canlandırdığı Mavi Gözlü Dev filminde de yer alır.
Nazım hastaneye tedavi için gittiği sırada,yaşlı bir amcanın yanına gider. Hasta olarak yatan bu adam da dönemin fanatik milliyetçilerinden biridir. Gider halini hatrını sorar. Akabinde Orhan Kemal sorar :
"Hocam niye gittiniz o adamın yanına,o adam milliyetçi değil mi,sizin karşı olduğunuz görüşe sahip ?"
Nazım cevap verir:
"Adam davasına inanmış,saygı duymak lazım.."
Ben komünist değilim; açıkçası bu çağda da komünizmin bir ütopya olduğunu düşünüyorum. Ama komünizme inanan bir insanın, o düşünceyi tamamen sindirmiş bir bireyin de dünyaya o açıdan bakmasına saygı duyuyorum. Aynı şekilde gerçek anlamda milliyetçiliği, liberalliği, sosyalistliği ya da herhangi bir siyasi düşünceyi diğerlerine saygı göstererek savunan insanlara da.
İşte Nazım Hikmet de böyle yaptı. Kendisi gibi düşünmeyenlere saygı duydu. Shakespeare, Çehov, Neruda gibi edebiyatçılar kendi ülkelerinin simgeleri olmuşken, o en güzel eserlerini hapishanelerde, sürgünlerde yazmak zorunda kaldı.
Şimdi 50 sene sonra onu aramıza kabul ettik.O'na Türk vatandaşlığını geri verdik. Aman ne büyük lütuf yaptığımız (!)
Peki ya biz ?
Kimbilir ne zaman Onun Türkiye'sinin hoşgörüsünde yaşayacağız, ne zaman onun mütevazılığına biz de sahip olacağız, ne zaman bizden olmayanı karşımıza almadan yan yana görüşlerini dinlemeye tahammül edebileceğiz.
Ve kimbilir bize ne zaman "Nazım ile aynı ülkenin vatandaşı" olma ünvanı verilecek.
Ne zaman ?
Memleketim, memleketim, memleketim,
ne kasketim kaldı senin ora işi
ne yollarını taşımış ayakkabım,
son mintanın da sırtımda paralandı çoktan,
Şile bezindendi.
Sen şimdi yalnız saçımın akında,
enfarktında yüreğimin,
alnımın çizgilerindesin memleketim,
memleketim,
memleketim...
yaa hep gündem saptırmak için şeyler bunlar... 2 ay geçti neredeyse üstünde, araya bi van minüt girdi, giriş o giriş... noldu şimdi, gazze yüzünden "gavur" mu kaldı nazım yani?
bu arada, nazım'a iade-i itibar şeklinde veriliyor haber, 21.yüzyıl'da bile... bürokratik adı o olabilir ama, bu iş yapılınca itibarı iade edilecek olan nazım değil türkiyedir...
Müthiş bir yazı.Video'da Nazım'ı dinlerken çok duygulandım.Bu kadar önemli bir insana neler çektirmişiz yazık.
Kendisi ile tamamen zıt görüşlere sahibim ama Nazım en çok sevdiği şair.Kıymetini bilememişiz çok yazık.
Milyon tane kişiden daha fazla hak ediyordu "Türk"lüğü.
"Her şey geçmişte kalıyor ama hiçbir şey geçmiyor" dedikleri bu olsa gerek. Şimdi verdiler vatandaşlığı ama geçti mi, her şey geride mi kaldı? Hayır.
Öyle güzel bir yazı okudum ki az evvel, Türklüğümden utandım.
Solu savunmam ama Nazım'a bayılırım. Adamı siyasi kimliğinden çıkarıp bir şair ve bir vatansever olarak görebildiğimiz gün "çıkacak karanlıklar aydınlığa".
Türkiye'de doğduğu, Türk olduğu, memleketine sahip çıktı diye harcanan adam....